Türkiye'nin en iyi haber sitesi
CEM SANCAR

Arka sokakta rap

Albert Camus'ya mesafeliyim, uzak olsun benden. Neymiş, ölüm varsa her şey saçmaymış. Hadi oradan sen de! Mızmız demiyorum, korkarım infaz memurlarından. Kıvrık kaşlı eleştirmenlerden de.

"Kendi seçtiğim kişi olmak istiyordum, dellenmeden olmuyormuş, anladım," diyor bir ses. "Yoksa bütün yaşadıkların, hepsi hikâye!"

Vay be…

***

Herkesten önce mağdurduk bir kere. Ama bunu söylemek yakışık almıyordu muhitimizde. Görmeyelim diye kendimizi mağdur olanın yüzünde…

Beyaz Adam der ki, her şeyi yapabilirsin, yeter ki iste. Böyle yalan söyleyenlerin çakın yüzüne. Çünkü beceremezsen suratlarından sarkar o sırıtış, dalga geçerler: "Bütün kabahat sende."

Bir de golf oynamayı bilmek gerekiyor müsaadenizle. Bütün büyük anlaşmalar orada yapılıyormuş, üstünde demokrasi yazan füzelerle. Hani o 6 bin Filistinli çocuğa… 15 bin Gazze'liye… Topu soktunuz mu o deliğe, bütün ölüm silahları sizde! Mon dieu! Siyonizm, bucks falan, karton bardak, hazır kahve...

***

Eski katiller, mafya zulüm, çekince lacileri, kravat mendil falan sör oluyorlar, kont, titan, Drakula. Kadınları zaten prenses veyahut evet, vampirella! Ondandır tebdili kıyafet gezer kızlar, davet edilsinler diye soyluların masalarına. Bittabi keskin usturalar da gizlenir dekoltelerde. Bakınız magazinlere. Sonra şatafatlarla müteharrik banka memurlarını çiğnerler tefeci dişleriyle...

Nerede tripleks yalılarda geçen dizilerin, oryantal oyuncuların? O aklıevvel göbek kası, o para yağdırdığın bacak boyu. O reyting, o haz. Ölüp ölüp diriliyorsun arkadaşım, çoluk çocuk görüyor internette. Merkantilist bir altın yığma hezeyanı (kabul et) var sende.

Parasız adam gereksiz adam, sokakta yatan berduşların bile (yuh artık) dilinde…

***

Golf diyorum, bilmiyorsan geç şöyle öteye. Kocaman kocaman adamlar tartışıyor, biraz uyan, hangi golf sahası nereye? Böyle olur gelişme, ilerleme. Medeniyet dediğin nedir, ki tanımlanır kredi endeksiyle. Yalnız korkarım bu kafayla saadet olmaz. Gün gelir kim çaldı gençliğimi diye acınırsın, komplo endişeleriyle…

Sürdürebilirlik diyor oradan biri, sen hala 36 taksit hevesinde. Kaç araba değiştirdiler, senin ayaklarında hep o eski manzume. Yürürüm diyorsun, geçerim rüzgâr gibi, kendimle. Bırak bunları, kaç tapun var oradan konuş benimle. Şu kadar yıldır yazıyorsun, kişisel bir şarkı, lirik bir nesir, evet de... Tamam da birader, ne geçti eline?

Ne geçti, elinde birtakım kronik arızalar ve dahi sükût suikastları vesaire. Ne zaman ayağa fırlayıp "Ey harika vatan" desen, birilerinin gözü iskemlende. Aman sıkı otur, yeni organik ilaçlar var artık hemoroitlere. İskemleyi kaptırma kimseye…

***

Delidir klavye, şaklar geçer, zamandır bilirim demdir eser geçer. İncinmişlere konuşan çoğul ve de atak bir senfoni çalar içimde. Kemanlarımı şöyle koyarım, piyanom, kanunum asude. Klarnetlerim, saksafonlarım filan var, koynumda sakladığım kelimelerle. Bir tambur, bir elektrogitar, belki viyola, bilemedim şimdi.

Darbuka dersen kaldırımlar, bateri eski itikadım. Şimdi ney çalışırız da… Ritim ve tempo severim aslında. Fırtınalara alıştırılmış insanın yoktur durup dinlenmesi. Eser başıboş ve serazad bir esinti. Beton daima yaralar bizi…

Bir incir ağacıdır umut, taşın tuzun ortasında, boz kayalarda kendi kendine bitip büyüyen. Tek başına. Orda. Bilirsin, deniz kenarlarında.

Toz toprak kan ter, mataramızdaki tuz ve kıyıda incir ağacı. Bir eski İstanbul beyefendisidir belki, belki yitik karasevda. Hayatta bir kestirilemezlik vardır daima. Baksanıza, tansiyon ilaçlarının tanıtım sloganlarını bile şairler yazıyormuş artık reklam ajanslarında.

Söylemeye gerek yok, yalandır bu dünya…

***

O incir ağacı yamuk biraz, biraz bodur, dibinde kedi mamaları, e artık böyle…

Kokusu bilmem geldi mi genzinize? O incir diyorum işte.

Kök vermiştir içimde…

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA