
Tarzan mıyız neyiz
Telefona yazmaktan bir sürü insanın parmaklarına felç inmiş. Geçen gün benim yaşlarımda bir adam gördüm parmakları tutulmuştu, o söyledi. Z kuşağı falan yok yani, topumuz birden kapıldık gidiyoruz, onu demek isterim.
Annem 10 parmak daktilo ustasıydı, bana da öğretti ama ben iki parmak yazıyorum. Böyle anlarda Selim İleri'yi düşünürüm. Tek parmak yazıyormuş. Düşünsenize bir roman tek parmakla nasıl biter? Büyük ihtimal romanlarını temize çeken asistanları vardır, var mıdır, bilmiyorum.
İki parmak yine iyi...
Q klavye kullanamıyorum. Bir ara denedim, başımın sağ tarafına ağrı girdi, bıraktım. Hem niye? F klavye bizim alfabemiz, ne gereği var. "Kültürel vesayet" laflarından da bıktık usandık. Sen önce şık F klavyeler üret birader, sonra konuşalım vesayeti. Mesele İngilizce değil mesele İngilizceye teslim olmuş, kendi dilinden kopmuş kuşaklar meselesi...
***
Sonra bilgisayardaki sözlükler hadisesi. Microsoft'un seçtiği sözcüklerle yazıyoruz. Bir kelimenin üstüne tıklayın, açın eşanlamlıları, al sana Windows cehaleti. Bill Gates'in Türkiye şubesi neyi kabul ederse o. Omuriliğimizde bir sömürge valisi...
Bilahare dırdır kültürel iktidar. Sen önce kendi sözlüğünü, şöyle en az 60 bin seçkin kelimeyle modernize et. Yeni Türkçesi, Osmanlıcası, halka mâl olmuş kelimeleri, mutedil argosu dijital bir sözlük yapıp bilgisayar kullanıcılarına dinamik bir yazılım olarak gönder. Sözlüklerine eklesinler.
Bunu yapalım, ondan sonra çok gerekiyorsa konuşalım kültürel iktidar hadisesini...
Bu sızlanmacı ve dahi statükocu aydın takımından da gına geldi hepimize. Hem dilimiz şöyle oldu, böyle oldu derler, hem gençlik 200-300 kelimeyle konuşuyor, battık bitik derler, ama tek bir çözüm önermezler. Hımbıl bir sızlanma.
Adam senin karşına dev bir İngilizce sözlükle çıkıyor, sen 3000 kelimeyle savaşıyorsun. O da çaba gösterirsen 3 bin. Çatır çutur yerler seni.
Osmanlı Türkçesini modern Türkçeyle harmanlamamız lazım. Halkın kullandığı ve arınmış kelimeleri dışlamamamız lazım. Kelimelerimizin köküne ve çağrışımlarına inen bir Etimoloji Sözlüğümüz olmalı herkesin dijitalinde. Bilgisayarlarda yazıyoruz, orayı onların seçtiği değil bizim tanzim ettiğimiz bir teknolojiye dönüştürmeliyiz.
İyi de bu görev kimin?
***
Bunu geçtiğimiz yıllarda da yazdım, tıs çıkmadı. Geçende Kültür Bakanlığından bir danışmana aktardım, bakın dedim Kubbealtı Sözlüğü var, etimoloji üstüne en az iki mecra var, oradan başlayabiliriz dedim."Bizim işimiz değil abi, Millî Eğitim Bakanlığının işi." Dedi. Bugün git yarın gel manzumesi...
Bu kadar basit bir şeyi bile yapamıyoruz, onu söylemek istiyorum. Bir kelimenin eş anlamlılarını ararken karşımıza en az elli sözcük çıkmalı. Böyle bir medeniyete sahibiz, istediğimizi seçip kullanmalıyız. "Stres" deyip durmamalıyız, "us" ile falan geçmez bu hayat. Mânâ yerine "Mana" yazdığın zaman insanın aklına manda düşer, ondan sonra uydurulmuş bir dille "anlam" ara dur kendine.
Beyin nasıl gelişir? Beynine İngiliz alfabesini nakşeden bir nesil ne yapar?
Dünya değişti, Tekno- Kapitalizm yaşanıyor, bir an önce müdahale etmeli kelimelere. Zekâ için kaç bin kelime gerekli onu tefekkür etmeli. Kelime, kalem ve kelam. Ne kadar kelime o kadar zekâ, o kadar insan. İrfanda tekleme mevzusunu, niye yerli bir felsefe üretemediğimizi ey TDK sor kendine!
Bilgisayar sözlükleri rahmet diline de Türkçe diline de yabancı, madem bilgisayar kullanıyoruz, madem konuşan ekranlar telefon şu bu kullanıyoruz, lisana müdahale etmeliyiz. Kendi datalarımızı yaratmalıyız.
***
Açın bakın yazarlara, açın bakın çok satan kitaplara, açın bakın kaç kelimeyle yazıyorlar? O da bin türlü tashih, bin türlü imlâ yanlışı...Bu mudur yani binyıllık devlet, 600 yıllık imparatorluk, 100 yıllık cumhuriyet. Dilimizi sosis yaparak, o kelimeyi tırpanlayarak bu kelimenin üstünü çizerek.
Ben öz Türkçe denen şeye de karşı değilim, yerleşmiş oturmuş kelimeler var. Ama medeniyetimin tüm kelimelerini görmek isterim, yeri gelir onlarla gürlerim. Ne yani, her yazımızın altına sözlük mü koyacağız?
Tanzimat Türkçesinin ağdalı koridorlarında kaybolalım demiyorum. Lisanı bir merkezde toplayalım diyorum. Îtikad ile îtiyadı karıştırmayan, teenniyi kullanabilen, yeri geldiğinde yeni kelimeler önerebilen bir kalkışmaya ihtiyacımız var.
***
Ne dersiniz, bu kadar el kol hareketi, bu denli sıkılmış yumruk, her lafı yanlış anlama, bu yeteneksiz kamplaşma, bu hengâme dili kaybettiğimizden midir acaba?
Bütün bu eziyet müstahak mı yoksa bize?
Tarzan gibi el kol işaretleriyle konuşuyoruz neredeyse. "Ben" diyoruz kendimizi işaret ederek, bam bam yumruk göğsümüzde, "Türk ama Türkçe bilmiyor ben!"
Beyaz Adam'ın film sahnesinde...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.