CEM SANCAR CEM SANCAR
26 Ocak 2025, Pazar

Medeniyet Seviyesi

Medeni cesaret dediğimiz şey iç barış çıkışlarıdır. Güçlü liderler bunu yapmıştır. Yaparlar...
Kayseri'de evleri arabaları yakanlar, Suriyeli mültecileri bıçaklayıp dövenler insanın hayvani yanını tanıtır bize. Oysa sevgi, muhabbet ve merhamet diye tanımlanır "insan," mukaddesimizde.
Aksi takdirde bu tiplere söylenecek en anlamlı söz; 'Medeniyetsizler!'
Medeniyet kelimesi son peygamberin sunduğu ve dünyanın gördüğü ilk temsili demokrasiden, "Medine Sözleşmesinden" gelir. Biz ondan işte insanın yükseldiği seviyeye uygarlık değil medeniyet deriz.
Medeniyet hakkın hakikatin büyük çıkışından, Medine'den aklımıza kazınmıştır. Bir de eşref-i mahlukat sözü...

***

Gelin, medeniyet seviyemizin ne olduğunu anlamak için Bolu Kartalkaya'daki yangına bakalım, o katliama.
Ne doğru dürüst yangın merdiveni ne yağmurlama sistemi ne de alarm... Hiçbiri yok ama bu 30 yıllık otel tıkır tıkır çalışmakta.
Medeniyet seviyemiz bu...
Bolu Belediyesi deseniz, aradan sıyrılmanın derdinde. Yalan yalan üstüne. Önce şöyle diyor, sonra böyle diyor, ardından bir bakıyoruz otelin aparatı kafe-restorana belge veriyor.
Güzel turşu, ekşi lahana...

Turizm Bakanı derseniz o da bir başka muamma. Kendisi büyük turizmci olduğundan mıdır, "Turizm Kardeşliğinden" midir nedir, kem küm...
İçimizde kasvetli bezginlikler.
Bolu'nun nefret ve ayrımcılık suçu işleyen başkanını zaten biliyorduk. Adam itfaiyenin başına dayıoğlunu geçirmiş. Yukardan emir geliyor, dayıoğlu şırak onay veriyor. Maalesef ülkemizde bu işler böyle yürüyor.
Talimatlar, yönetmelikler kâğıt üstünde harika. Tamam da kim uyguluyor bunları?
Açık konuşmalı, denetim menetim yapılmıyor, yapılan sadece aile boyu tatil paketlerinin bilâücret takdimi. Yap tatili, ver denetimi. Kural bu.

***

Size uzak geçmişte, ruhsatlandırma ve turizm belgesi üstüne tekil bir tecrübemi aktaracağım:
Belgelendirme ve ruhsatlanma evvela belediyelerin işi. Yangın merdiveni dahil al takke ver külah uzun bir prosedür sonunda yerel iktidardan alınan açılış izni akabinde bakanlığa turizm belgesi için başvuruluyor. Üç bakanlık bürokratı sizin şehrinize geliyor. Bu arkadaşlar 5 yıldızlı otellerde konuk ediliyor. Akşamları birlikte yemeğe çıkılıyor. Ve eğer sizin (öhöm) yıldız haritanız uygunsa (değilse yandınız) Turizm Belgesi alınıyor.
Bu turizm belgesi bir tür dokunulmazlık zırhı gibi kullanılıyor. Ondan sonra denetim falan vızıltı. Gerçi ruhsatlamayı yapan belediyenin ve belgeyi veren bakanlığın yıllık denetimleri var ama...

Bu kontrol, "şezlongum yakın olsun havuza," tadında bir kontrol benim naçar zannımca...
Medeniyet seviyesi denen şey küçük ayrıntılarda gizli onu diyorum. Medeniyet; kurallara uymada, sorumluluğunu bilmede!
Belediyenin de, verdiği turizm belgesini denetlemeyen bakanlığın da ardında aynı "insan" malzemesi var. Malzeme diyorum, çünkü oradakiler toplumsal hayatımızın "böyle gelmiş böyle gider" teranesinin baskısı altındadırlar da ondan. İdealist bir ahlâk âbidesinin hayatı zordur bu hayatta ve dahi kamuda...
Zorunlu olarak değişirler. Bir umursamazlık, gözlerde bir matlık başlar. Adam sendecilik gizli bir gelenektir çünkü memurin muhakemat kanununda...

***

Yirmi yıl önce devralınan kamusal kültür budur. Ve bu kültür öyle kolay yoldan düşüşe geçmez, geçmemiştir.
Medeniyetine, yükselen Büyük Türkiye'ye idrakin küllendiği, iktisadi dalgalanmalarla da fişfiklenen paragözlüğün yaygınlaştığı bir ortamda yaşıyoruz.
Manevi bilginin, öz felsefelerimizin, eline beline diline hâkim olmanın, yüksek kavramların konuşulmadığı bir zamanda belediye ve bakanlıktan idealist, insanlarını koruyup kollayan, önlemler ve ilkeleri savunan ve gözleyen bürokratlar beklemek ne kadar gerçekçi, onu da bilmiyorum...
Peki ya otel ve işletme sahipleri? O varyemezleri de utançla görüyoruz işte, üç kuruşluk önlemleri (oda başına 6 bin lira!) hasıraltı etme peşindeler. O kadar gelir var ama sezonda 8 bin insan evlâdı için bir itfaiye yok Kartalkaya'da...
İnsan bozulursa halimiz fena, demişti bilge bir insan. İnsan bozulursa kokudan durulmaz hiçbir yerde.

***

İnsanoğlu dediğimiz bizim dilimizde eşref-i mahlukat, onu da tekrarlamalıyım izninizle. Biz insana yaratılmışın en şereflisi deriz, ondan çok şey bekleriz. Öyleyse ona göz bebeğimiz gibi bakmaktır vazifemiz. İnancımız budur, böyledir gelenekteki felsefemiz...
Geçmişte rivayettir, Hz. İsa zamanında gerçekleştiği söylenir, insani değerleri aşağılayan, menfaati için benzerlerini tarumar eden, felaketlere düşüren bir kavim maymuna döndürülmüştür. Efsanedir, belki de bu bahiste yeri yoktur.
Yoktur da şu arkaik taşra zihniyetini tamamen silmek için, bir kültürahlâk atılımı, insancıl bir kamusal dönüşümü tetikleyen sağlıklı bir devrim, inşallah kendini ülkemize dayatır.
Çünkü uhdemizde gelecekteki acıları bertaraf edecek bir değişim, medeniyet seviyemizi yükseltecek bir şans daima vardır...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.