Türkiye'nin en iyi haber sitesi
METİN SEVER

'Bu senin suçun yeğenim!'

Futbolla, televizyon dizileri birbirine benzer.
- İkisi de kitleler içindir, 'tribüne' oynanır.
Yani ikisinde de müşteri velinimettir!
- Birisi yeşil sahada, diğeri renkli camda oynar. Evet!
Eskiden biri toprak sahada, diğeri siyah-beyaz ekrandaydı.
Ama artık eski çamlar kocaman kocaman endüstri haline geldi!
İkisinde de milyar dolarlar konuşuyor.
- İkisinin de başarısızlığa tahammülü yok. Başarısız hoca, başarısız futbolcu gibi başarısız dizinin de hemen ipi çekilir.
- Eskiden ebeveynler, futbolcu olmak isteyen erkek çocuklarının ense köküne tokadı çakıp sunturlu bir küfür savurur; oyuncu olacağım diyen kızlarına ise 'lan ırıspı mı olacaksın?' diye çıkışırlardı. Şimdi ikisi de umut ve hayal kapısı. Babalar erkek çocuklarının göbek bağını futbol sahalarına gömüyor; analar kızlarını janjanlı giydirip, cast ajanslarına götürüyor.
- İkisinin de fanatiği mevcut. Takımı için ölen, öldürenler olduğu gibi, Kurtlar Vadisi'nin Çakır'ı ölünce ölüm ilanı verenler var. Kimisi Alex'in donunun rengini, kimisi Ezel'in Ramiz Dayı'sının sözlerini ezbere bilir.
- Birisi reyting yaratır, diğeri reytingle hayatta kalır. - Ama en baba benzerlik ikisinin de kitlelerin hayatlarının odak noktası olması.
Maç saatine göre randevu verenler mi ararsın, dizi saatine göre kenefe gidenler mi? Kimisi hançeresini yırtarak hakemin yedi sülalesini anar; kimisi Ali Kaptan'ın ağzını burnunu kırmak ister. Yani ikisi de hayatın gözbebeği, nurudur!
Yani ekmek arası helva gibi, 'futbol-dizi arasıdır hayatlar!' Susan Sontag, "İnsanoğlu Platon'un mağarasından bir türlü dışarıya çıkamamakta, eski alışkanlığını sürdürerek hâlâ gerçeğin imgeleriyle oyalanıp durmaktadır," der ya. "Gerçeğin imgeleriyle", 'Öyle Bir Geçer Zaman ki!'

***
Lakin, an gelir... Acı gerçekler, şike ve reyting numaraları pimi çekilmiş el bombaları gibi düşer hayatın ortasına. Futbol tutkunu, dizi müptelası, reklam vereni; yani alemin bilcümle ahalisi için sükut'u hayaldir artık yaşanan. Ve imgeler tarumar! Ruh evinin pembe panjurlu kapıları, acı gerçeğin tekmeleri ile sarsılmıştır bir kez.
Bilsen de. 'Fatmagülün Suçu Yoktur' bu işte. Onu hâlâ çok sevsen de.
Ama babası onu üç sap pırasaya, pardon reytinge ya satmışsa kuşkusu.
Artık elma kurdu gibi hep kemirecektir imgeni!
Yıldırımlar yaratan bir ırkın ahfadı olarak Aziz Yıldırım'a göğsünü siper etsen de, artık o yeşil bahçelerin eski tadının olmadığını hep hissedeceksin. Oysa alttan alta hep biliyordun 'organize işler' olduğunu. Ama 'organize şekilde' bilmemek için direndin.
Ama gerçek, imgesini döver. Onu dayak yemekten ne Ezel kurtarabilir, ne de Polat Alemdar! Şimdi her şey çifte kavrulmuş yalan rüzgarı.
Yıllarca mutlu mutlu yaşadığın şişme kadının travesti olduğunu öğrenmenin hal-i pür melali.
Bu durumda sözü Ezel'in Ramiz Dayı'sına bırakmakta fayda var: "Eğer birisi seni aldatmışsa bu onun suçudur.
Eğer o kişi seni pek çok aldatmışsa bu senin suçundur yeğenim!"

YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA