Hrant'tan Dağlıca'ya
Teşbihte hata olmaz. Türkiye'nin Kürt meselesindeki hali pür melali maymunun durumunu hatırlatıyor. Bu 'Türkiye' sözcüğü içine Türkler, Kürtler, devlet, siyaset ve hatta PKK da giriyor. Sanırım hepsi, cevizin içinde kendince kıymetli bir 'tatlı' olduğunu düşünüyor; hatta daha da vahimi, kendilerini avcı zannediyorlar. Oysa oyun daha büyük. Daha büyük avcılar var. Petrolün geçiş hattı üzerinde bulunuyorsanız, etrafınızda Suriye, İran, İsrail, ABD, Irak hatta Almanya varsa! Murat Yetkin, Radikal'deki yazısında hatırlattı. 1993'te PKK ile görüşmeler sürerken 33 erin öldürüldüğü saldırıdan kısa süre sonra Bakü- Ceyhan Boru hattı anlaşması imzalanacaktı. Şu an ise Kürt petrolünün Türkiye üzerinden Avrupa'ya gitme planları birilerinin canını fena halde sıkıyor. Yanlış anlaşılmasın "İşin tüm müsebbibi dış mihraklar" gibi bir saçmalıktan söz etmiyorum. Ama ortada çok daha büyük bir oyun ve çok sayıda aktör var. Yani ne PKK sadece PKK, ne Kürt meselesi sadece Kürt meselesi, ne de devlet sadece devlet. Bu karmaşıklığı gidermenin, 'büyük avcıları' bertaraf etmenin yolu ise savaşı büyütmek değil, evini temizlemek! Hindistan cevizine sıkışan yumruğu çözmek.
Yani, "Barış söylemi işe yaramıyor bunları tepelemek lazım," diyen şahinlere; "30 yıldır sizin yöntemleriniz kullanıldı, büyük avcılar savaş çığlıklarınızı ellerini ovuşturarak dinliyor," demek. "Kandil'e gideriz ama kamuoyunu büyük kayıplara hazırlamak lazım," diyen Genelkurmay Başkanı'na, kayıp diye söz ettiği şeylerin can olduğunu söylemek; Yine Genelkurmay Başkanı'na "Terörle mücadele eden askerler için MİT gibi koruma kalkanı" isteği için JİTEM'in yapıp ettiklerini hatırlatmak. Ve, "Sen önce ağır silahlarla gelen PKK'lıları neden tespit edemediğini açıkla," demek gerekiyor. Hükümete, meselenin çözümü için elini taşın altına sokması ve çözüm iradesi göstermesi gerektiğini hatırlatmak; PKK'ya, Leyla Zana gibi "Artık şiddet çözüm değil," demek gerekiyor. Ve en önemlisi, Kürtlerin ve Türklerin şiddet nereden geliyorsa 'hayır' diyebilmesi. Yani avcılar geldiğinde maymun gibi çılgına dönmek yerine sıkılı yumruğumuzu gevşetmemiz gerekiyor.
Hrant cinayeti öncesini hatırlayın. Yine büyük bir tuzak kurulmuştu. Rahip Santori, Zirve Yayınevi cinayetleri, Danıştay saldırısı karanlık bir zincirin halkalarıydı. Zincirin son halkası Hrant'ın katli oldu. Ama Hrant cinayetine toplumun verdiği tepki o kadar büyük oldu ki zincir kırıldı. Hrant cinayeti bir milattır. Şimdi yeni bir milada ihtiyaç var.
"Çünkü biliyoruz: Kötülüğe duyulan nefret bile Yüzünü çirkinleştirir insanın Ve adaletsizliğe duyulan öfke Sesini çatallaştırır. Yazık ki Dostluğun temelini atalım derken Dostça olamadık kendimiz." B.Brecht
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.