Türkiye'nin en iyi haber sitesi
METİN SEVER

Tahir Canan ve özgürlük kokusu

İncir uyuşturmasını bilir misiniz? Bir tatlı. İncir süt içinde eritilerek yapılır. Yoğundur ama yakıcı değildir. Lezzeti dilde taş sektirmece oynar. 'Tadı damağımda kaldı' dediklerimizden. Annem, çocukluğumuzun Ramazan'larında mutlaka yapardı. Yiyebilmek için sahura kalktığımı bilirim! Bence bazı duygular da incir uyuşturması gibidir! Yoğundur ama idrak etmekte zorlanırsın. Özgürlük duygusu da böyledir. 'Tahliyesin' sözünü duyduğun anda, envai çeşit duygu yarış pistindeki atlar gibi yüreğinde koşuşturmaya başlar. Anılar ve şimdi... Arkadaşlarını içeride bırakmanın burukluğu ile hayatın şehveti... Özgürlük arzusu ve kaygı... Bir yandan içindeki coşku yeraltı nehirleri gibi patlamak ister, diğer yandan, tatlı bir uyuşukluk zihnini ve bedenini ele geçirir; bir incir ağacının altına, incir kokuları içine bırakmak istersin kendini

***
Hele Tahir Canan gibi 32 yıl sonra özgürlüğü adım atıyorsan. Dile kolay, dört duvar arasında geçen tam 32 yıl. 32 yıl, genç girdiğin cezaevinden dede olarak çıkmanın öteki adıdır. Siyah-beyaz televizyondan yüzlerce kanallı renkli televizyona; 6 ayda ancak bağlanan ev telefonlarından cep telefonlarına; hiç öncesi olmayan bilgisayar ve internet dünyasına 'fırlatılmaktır'. 32 yıl zaman makinesinde bir yolculuktur. Korkutucudur, kaygı vericidir ve soğuktur. Bu soğukluğu, kaygıyı azaltacak tek şey, torun Eftalya Canan'ın, "Dedem bir mektubunda 'Bana bilgisayar oyunlarını öğretir misin' demişti. Ona bilgisayar öğreteceğim" sözlerindeki sıcaklık olsa gerek. Nitekim Tahir Canan da, 'kaygınız nedir?' sorusuna şöyle cevap veriyor. "Uzun süre ayrı yaşamışsın herkesin yaşamı farklılaşmış. Bütün teknik aletlerin yabancısıyım... İçeriye girdiğim de cep telefonu yoktu. Torunlarımdan öğreneceğim çok şey var galiba."

***
Peki bunca zulüm neden çekildi? Bunun vicdanlı bir açıklaması yok. Biz, bu ülkede, insan hayatının soğuk yasa maddeleri arasında sıklıkla öğütüldüğünü biliyoruz. Hele muhalifsen. 'Makbul vatandaş' değilsen. 12 Eylül mahkumlarının hepsinin yıllar önce tahliye olması da; 12 Eylül darbesinin yargılanıyor olması seni yargı bürokrasinin elinden kurtaramaz. Savcı Doğan Öz'ün katili İbrahim Çiftçi'nin idam kararını dört kez bozan; Mehmet Ağar'ı ilk fırsatta serbest bırakan yargı bürokrasisi; vicdanları kanata kanata, seni bir yasa maddesinin ucunda sallandırmaktan beis duymaz. Bu topraklarda 'devletin insan hayatı karşısındaki vurdumduymazlığıdır bu. Üstelik çalınan, parçalanan sadece Canan'ın hayatı da değil. Küçük oğlu İmran Canan, "Babadan nasıl harçlık alınır bilmiyorum.Yaşanmamış şeyleri kalan yaşamıma nasıl sığdıracağımı düşünüyorum. Onunla balığa, sinemaya gitmek istiyorum" diyor. Ne yazık ki, bunların hesabını sorulamıyor bu ülkede. Önünüze soğuk yasa maddelerini koyuyorlar. Her yasanın adalet olduğuna inanmanızı, vicdanlarımızdaki şişlikleri, yasaların buz torbası soğukluğunda söndürmenizi istiyorlar.

***

28 yaşında cezaevine girip, 60'ında çıkan Tahir Canan, 'özgürlüğün kokusunu duyuyorum' demiş. Düşündüm. Acaba özgürlük kokusu nasıldır? Bir taze simit kokusu mudur? Deniz, toprak, yosun kokusu. Torun evlat kokusu mu? Belki de hepsidir. Sizin özgürlük kokunuz var mı?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA