Türkiye'nin en iyi haber sitesi
TAHA ÖZHAN

Ortadoğu'nun eşzamanlama krizi!

Suriye isyanı bölgemizdeki yüzyıllık hesapların, statükonun ve ezberlerin yeniden gözden geçirilmesine yol açtı. Bütün bu derin kırılmalar olurken Türkiye medyası da nasibine düşeni almışa benziyor. Türkiye'nin siyaseti, entelektüelleri, medyası hâlâ post- Kemalist sürece geçmenin sancılarını yaşıyor. Toplum ve elitler halinde farklı tarihsel eşzamanlama krizleri yaşıyoruz. Başka bir deyişle her kesimin kendisine ait bir jet-lag krizi devam ediyor.
AK Parti iktidarları, 2002'den bu yana, Türkiye'nin tarihsel eşzamanlama krizini devlet ve millet düzeyinde daraltmaya çalışan bir motor işlevi gördü. Yani, 1990'ların kayıp yılları makasında kendisini uzun yıllar 1980'lerin siyasi ve ekonomik düzeyinde bulma riski ortaya çıkmışken AK Parti iktidar oldu. Birkaç yıl içinde eşzamanlama krizini daralttı ve 2007 sonu itibariyle Türkiye'yi dünya ile benzer sayılabilecek bir zaman diliminde tutmayı başardı. Benzer bir durum Türkiye'nin komşularımız ve onların bulundukları bölgeyi bir "Ortadoğu bataklığı" olarak gören muhalefet açısından geçerli olamadı. Ortadoğu'da tarihsel eşzamanlama krizi yaşayanlar değişim dalgası karşısında ya köşeye sıkışmış durumdalar ya da fiili olarak statükoyu korumak için kan dökerek direniyorlar.

Tarihi yakalamak
Cari değişim dalgası içinde bir sorun ve onun aktörleri ise tarihsel eşzamanlama krizini en ağır şekilde yaşamaktalar. Bu sorun elbette Kürt sorunu ve onun farklı aktörleri. Suriye'de yaşanan isyan dalgası ise bu aktörlerin pozisyonlarının bir kez daha mercek altına alınmasını sağladı. Türkiye, çok partili hayat sonrası Kürt meselesinde uzunca yıllar "-50 siyaseti"ni sürdürdü. Kemalizmin en kaba uygulamaları ile Osmanlı parçalanma travmasının meczedilmiş hali olan -50 siyaseti, yaşananları sürekli 1800'lerin sonundan veya 1900'lerin başından okumayı denedi. Sonuç bu vatanın en organik unsuru olan Kürtlerin zulme maruz bırakılmasıydı. -50 siyaseti, 1980'lerin sonuna kadar devam etti.
1990'larda ise mezkûr eşzamanlama krizi "-30 siyaseti"ne dönüştü. En temel argümanı ise geri kalmışlıktı. 2000'li yılların hemen başında "-20 siyaseti"ne mahkûm oluyorduk. Kısaca, Kürt sorunu bir bölücülük sorunuydu. AK Parti mezkûr tarihsel eşzamanlama krizini, Erdoğan'ın 2005 Diyarbakır konuşmasıyla "-10 siyaseti"ne dönüştürdü. Artık sorunun en azından can yakıcı haline on yıl uzaktaydık. 2009 demokratik açılımla ise Erdoğan, Türkiye'nin Kürt meselesiyle yaşadığı jet lag krizini beş yıla kadar indirdi. Genellikle 5 yıl öncenin imkânsızları 5 yıl sonra siyasete dönüşmektedir. Bu elbette büyük ölçüde AK Parti ve demokratik kesimlerin yaşadığı bir zaman göçüydü. Ancak, benzer bir dönüşümü bütün aktörler yaşamadılar.

Kürt sorununun dokunulmazı: PKK
Kürt meselesinde -50 siyasetinden -20'ye kadar birçok aktör bulunmaktadır. En sorunlu olanı ise -50 ila -20 arasındaki bölgede PKK'da bulunmaktadır. Ağustos 2012'de Türkiye'de bir ilçeyi ele geçirmeye çalışan bir örgütten bahsediyoruz. Tam da bundan dolayı bugünlerde Türkiye'nin Kürt meselesi ile eşzamanlama krizini yaşamasının tek sebebi haline dönüşmüş durumdadır. Israrla Türkiye'nin neler yapması gerektiğini söylemenin, "devlete konuşmanın" güzel uyarıların ötesine geçmesinin yolu PKK'nın bu güzelim teorileri pis bir gerçekle bozma potansiyeline dair birkaç cümle kurmaktan geçiyor.
Meseleyi anlamak için, Türkiye'nin, Suriye'de Baas ile açık işbirliği içinde olan PYD üzerinden gösterdiği tepkiyi sağından solundan analiz etmek kadar, PKK'nın bölgesel süreçlerde nasıl bir aktöre dönüştüğünü görmek de önemli değil mi? Türkiye bir an için bütün bu denklemden çıksa bile PKK'nın, Kürtleri Suriye içinde ve Kuzey Irak'ta soktuğu pozisyona dair iki çift laf etmeden analiz yapmak mümkün müdür? Bölgede bütün Kürtleri yabancı birer unsur haline dönüştüren PKK adımlarının Kürtlere maliyeti üzerine konuşmadan Suriye ve Irak üzerine nasıl teşhis yapacaksınız? PYD'nin sadece yakın zamanda işlediği cinayetler üzerine bir tek kelime etmeden Barzani'nin bundan sonra neler yapacağını anlamak mümkün müdür?

PKK maliyeti
Türkiye hızla Kürt meselesinde tarihsel eşzamanlama krizini tamamen bitirmek zorundadır. Bu krizi bitirmek ile PKK'nın bitmesi arasındaki ünsiyet de çoktan kopmuş durumdadır. Bu hafta Kuzey Irak'a yapılan ziyaret, Türkiye'nin bu potansiyele sahip olduğunun bir başka göstergesidir. Benzer şekilde Barzani yönetimi artık 36. Paralel dünyasında yaşamamaktadır. Siyasal bir abra rolü oynayarak elde edebileceği kazanımları sağlamış durumdadır. Bundan sonrası, bedeli olan siyasi tercihler dünyasıdır. Dün Türkiye'yi Irak siyasetinde, Türkmenler üzerinden, etnik bir lense sahip diye eleştirirken, bugün IKBY "Batı Kürdistan" siyasetine yönelirse sadece eşzamanlama krizimize yatırım yapar. Kendimizi bir anda -10 Siyasetinde, 2002'lerde buluruz. Hazır Kerkük ziyareti yapılmışken kimse de garipsemez!
PKK elini tetikten çekmediği sürece Kürt meselesi üzerinden yapılan analizlerin tamamı her an hükümsüz hale gelebilir. Bunu defalarca yaşadık, yaşamaya da devam ediyoruz. -20 Siyasi dünyasında yaşayan bir anakronik yapının yükünü daha ne kadar çekip çekmeyeceği Kürt legal siyasi hareketinin en azından bir tercihi olmalıdır. Eğer bu bir tercih konusu bile değil, mecburiyet ise maalesef onlar da bu derin tarihsel eşzamanlama krizi içinde patinaja devam edecekler. Suriye'deki PKK varlığı Türkiye'den önce Suriye Kürtlerinin, sonra yeni Suriye'nin de bir sorunu olacaktır.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA