Türkiye'nin en iyi haber sitesi
YUNUS ŞAHBAZ

Türkiye Yüzyılında Siyasal Partiler

Türkiye'de siyasal partilerin 100 yıllık geçmişi büyük oranda merkez-çevre ilişkisi çerçevesinde ele alınmaktadır. 1970'lerden itibaren parti yapılanmaları çeşitlenmiş ve hem çevreyi hem de merkezi temsil ettiği düşünülen partiler parçalanma sürecine girmiştir. 1970'ler ve özellikle 1990'lardaki parti parçalanmışlıkları merkez-çevre dikotomisinin açıklayıcılığının sınırlılıklarını göstermektedir. Merkez-çevre ilişkisi sosyolojik anlamda ve modernleşme süreçlerini analiz ederken daha işlevsel ve açıklayıcı olurken siyasal partileri açıklamada elitler arası mücadeleler, lider kültü, partilerin kurumsallaşamaması ve askerî darbeler gibi dinamiklerin çok yönlü incelenmesi gerekmektedir. Ayrıca Türkiye'de değişik fraksiyonlardaki birçok partide ve hemen her dönem yaygın olan partiden ayrılarak kurulan partiler (splinter parties) konusunun da tarihsel dinamikler çerçevesinde etraflı bir analizi yapılmalıdır.

100 Yıllık Serencam

Kabaca yapılan birkaç tespit ışığında Türkiye'deki siyasal partilerin 100 yıllık serencamının panoramik bir resmi çıkarılabilir. Böyle bir resim çıkarıldıktan sonra da gelecek yıllarda parti yapısının nasıl olabileceğine dair öngörülerde bulunmak mümkün olabilecektir. Elbette siyasal partiler doğrudan ya da dolaylı bir şekilde toplumsal değişim ve dönüşümlerden de ziyadesiyle etkilenir. Bu bağlamda ekonomik, kültürel ve günümüzün bir realitesi olan teknolojik faktörlerin seyrinin Türkiye'deki parti sisteminin muhtemel değişim ve dönüşümlerine ne türden ve nereye kadar bir etkisinin olabileceği de üzerinde durulması gereken bir konudur.

O halde Türkiye'deki parti yapısının geçmişi incelenirken ve geleceği dair prospektif bir okuma yaparken sosyolojik süreçlere, iktisadî, kültürel ve teknolojik dinamiklere bakmak gerekir. Aynı zamanda parti içi ve elitler arası mücadeleler, lider kültünün seyri ve gelecekte alacağı muhtemel şekiller de göz önünde bulundurulmalıdır. Bir başka deyişle sayılan tüm bu dinamikler iç içe ve bütünsel bir şekilde değerlendirilmelidir.

Türkiye'deki siyasal partilerin 100 yıllık serencamını incelenirken partilere ilişkin kabaca Merkez/kurucu partiler, başka partiden ayrılarak merkeze yerleşen partiler, splinter partiler ve ideoloji/kimlik merkezli partiler şeklinde bir tasnif yapılabilir. CHP, Adalet Partisi (AP), Anavatan Partisi (ANAP) gibi partiler merkez/kurucu partiler olarak ele alınabilir. Zira bu partiler sistem ve rejimde yeni anayasa gibi köklü değişikliklerden sonra kurulmuş partilerdir. Başka bir partiden ayrılarak kurulan ancak zamanla merkez parti haline dönüşen partilere de Demokrat Parti ile AK Parti örnek verilebilir. Esasında Demokrat Parti CHP'den, AK Parti de Fazilet Partisi'nden ayrılan isimlerin kurduğu partilerdir. Ancak her iki parti de diğer splinter partilerin yaşadığı kaderi yaşamamış ve merkez bir partiye dönüşerek Türkiye siyasetine uzun yıllar damga vurmuştur. Splinter partilerin Türk siyasetinde örneği çoktur; güncel örnekler olarak DEVA ve Gelecek Partisi ile İYİ Parti örnek verilebilir. İdeoloji/kimlik merkezli partiler ise daha çok fikrî bir doktrin etrafında şekillenen partilerdir. Sol partilerin bir kısmı ile Millî Görüş çizgisindeki partiler ve MHP buna örnek verilebilir.

Bu kategorideki partilerde kesişmeler de vardır; söz gelimi DP ve AK Parti aynı zamanda splinter partidir. Ancak splinter parti olarak kalmamış ve merkeze yerleşerek merkez bir parti olmuştur. Yine birçok parti ideolojik ve kadro olarak kendinden önceki partilerin devamı hüviyetinde görünebilir. Bu anlamda AP DP'nin, ANAP da AP'nin bazı yönleri ve kadroları itibariyle devamı niteliğindedir. Ancak en nihayetinde Türkiye siyasetine damga vurmuş bu partilerin kuruluş dinamikleri, iktidar yılları, parti içi ilişkileri salt bu benzerliklerle açıklanamaz.

2018'deki Kırılma

Türkiye siyasetinde daha çok merkez/kurucu partiler ile merkeze yerleşen partilerin ağırlığı söz konusudur. Özellikle 1982 Anayasasından sonra uygulanan seçim barajı bu durumu daha da güçlendirmiştir. Ancak 2018 yılındaki seçimlerde resmî olarak uygulanmaya başlanan ittifaklar sistemi ise parti yapısında esaslı kırılmalara sebebiyet vermiştir. İçinde bulunduğumuz bu sürecin halen devam ettiği söylenebilir. Özellikle Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yüzde 50+1 oy alma zarureti küçük partileri ittifak sistemi içerisinde daha önemli hale getirmiştir. Bu yüzden de son birkaç yılda Türkiye'de hızla yeni partiler kurulduğu görülmektedir. Türkiye siyasetinde partilerin parçalanması ve küçük partilerin oluşması yeni bir durum değildir. Ancak oyları yüzde 2-3'ü bile zor bulan partilerin bu denli gündem olabilmesi yeni bir duruma işaret etmektedir. Bunda da Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin bariz bir etkisi olsa gerektir.

O halde Türkiye'de siyasal partilerin geleceğine dair öngörülerde bulunurken mevcut sistemin devam edip etmeyeceği yahut da ne tür bir revizyona uğrayacağı da önemli bir husustur. Seçim sistemi ya da ittifaklar sisteminde yapılacak yeni düzenlemelerle splinter partilerin özgül ağırlıkları artabilir ya da azalabilir. Veyahut da merkezî partilerin sistem içerisindeki konumu daha da sağlamlaşabilir. Söz gelimi Nisan 2022'de yapılan seçim sistemindeki değişiklikle küçük partilerin etkisi bir nebze kırılmışa benzemektedir. Mevcut durumda küçük partilerin seçimlerde bir varlık gösterebilmesi daha çok büyük partilerin inisiyatifine geçmiştir. Yani AK Parti ve CHP gibi büyük partilerin sistem içerisindeki ağırlığı tekrar artmıştır.

Seçim sistemi ve siyasal parti yapısındaki bu değişim siyasal dinamikleri de doğrudan etkilemiştir. Söz gelimi cumhurbaşkanlığı için aday gösterme sürecinde küçük partilerin desteğini kazanmak onlara seçimlerde yer açma vaadiyle yakından irtibatlıdır. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun muhtemel adaylığına muhalif elitlerden sert eleştiriler gelmesine rağmen İYİ Parti dışındaki diğer altılı masa partilerinin liderlerinden ciddi bir itiraz gelmemesinde bunun önemli etkisi vardır. Bu sebeple siyasal partilerin geleceğine dair yapılacak tespitler mevcut siyasal sistemin muhtemel akıbetiyle de doğrudan bağlantılı olacaktır.

Son olarak içinde yaşadığımız dijital ve sosyal dünyanın siyasete yansımaları da siyasal partilerin akıbetiyle yakından ilgilidir. Artık 'dijital demokrasi' gibi kavramların daha sıklıkla tartışıldığı görülmektedir. Sosyal medyanın manipüle gücü her geçen gün artmakta ve hiçbir siyasî parti bu sürece bigane kalamamaktadır. Adeta 'sosyal medya sosyolojisi' diye tabir edebileceğimiz yeni ve dinamik bir faktörün varlığı söz konusudur.

Türkiye Cumhuriyeti ikinci yüzyılına girerken bu yüzyıldaki siyasal partilerin seyri de tüm bu değişkenlerin bir araya gelmesiyle şekillenecektir.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA