Aklı başa yaş getirir
28 Mayıs Pazartesi akşamı.
Yer: Adana Büro, saat akşamın 7'si...
Muhabirlerimle vedalaşıyorum. "Var mı bir sorun?"
-Yok, diyorlar ama mümkün mü?
Nerede insan, orada sorun.
Çözülür mü? Elbette çözülür.
Yeter ki kararmasın sol memenin üstündeki cevahir.
Yeter ki bardağa dolu tarafından da bakabilelim.
"Gidip de dönmemek, dönüp de bulmamak var".
Vedalaşırken "Büro size emanet" deyişim o yüzden.
29 Mayıs Salı, sabah... Kumruların sesiyle uyanıyorum.
Tan yeri ağarıyor ve saat 5 olmak üzere.
Her salı erkenden yola düşüp uçakla Ankara'ya gidiyorum.
Yedi yıldır bu böyle.
Esenboğa sisli ve soğuk oluyor kışları, yazları serin.
Bizans ne kelime!
Kurt kapanıdır Başkent, siyaset bahane...
Ve hiç bitmeyen yoğun bir koşturma başlıyor.
Ziyaretçiler, haber trafiği, arayanlar, arananlar...
Türkiye gündemini an be an değiştiren bir Başkent...
Çarşambayı sel alıyor, perşembeyi geçiyoruz.
Al sana cuma, dönüyoruz başa...
"Abbas yolcu, vakit tamam!"
Çıkıyoruz akşamdan yola, ver elini Adana...
Adana ile Ankara arasında mekik dokuyoruz adeta.
İş+ güç + görev + sorumluluk: Hayat dedikleri de bu galiba.
İnsan kendini hep şimdiki zamanda yaşıyormuş gibi hissediyor.
Zaman hep o anda ve o zamanda işliyor sanki.
Dün yok, evvelsi gün de yok gibi...
Sadece salı sabahı, cuma akşamı var.
İçimdeki ses soruyor: 28 Mayıs Pazartesi akşamı nerede?
Polis muhabirimiz Murat Karaman'ın sözleri aklımda hala:
"Kahvenin yanında çikolata da olursa iyi olur..."
"Zamlardan bunaldık ama kendi zammımıza hasretiz" diyen editörümüz Ufuk Tekin...
Evlenme telaşındaki hızlı muhabirimiz Oben Kırdök...
Demirspor haberleriyle göz dolduran Bora Erdem...
Adliyeden kuş uçurtmayan kızımız Nazan Erdem...
***
Sıcak da ne?
Yanıyordu Adana, bunalıyordum nefes aldıkça...
Alıştım ama, alıştım sarı sıcağına, insanının sıcaklığına...
Sekiz koca yıl geçmiş, bana sorarsanız bir ömür sanki.
Öyle bir alışkanlık ki sanki hep Adana'da yaşamış gibiyim.
Bugün pazar, dün cumartesiydi, önceki gün 1 Haziran...
Fistuğum beni 1 Haziran'da doğurmuş, Karadeniz'de...
Kim bilir nasıl zorlanmıştı beni doğururken tatlı anam, Bir çizerdi babam, aklından o gün ne geçirdi, Horon tepmiş miydi acaba?
Önce fistuğum gitti, ardından rapidosuyla harikalar yaratan adam, babam...
Bir gün ben de, "Allah gecinden..." desem de zamanı gelince...
İster istemez ben de bir gün koyup gideceğim.
Benim de bir namazlık saltanatım olacak musalla taşında.
"Helal" diyecekler arkamdan,
"Er kişi niyetine" diye hep bir ağızdan,
Kim bilir neler konuşulacak arkamdan...
İnsan, yaş aldıkça bir tuhaf oluyor. Kötü düşünceler üşüşüyor aklına.
Dedim ya gidip de dönmemek var. Hani gidip de dönen.
***
Ve diyorum ki her şeye rağmen hayat güzel, her dem tadını çıkartalım, yaş almaktan da korkmayalım; çünkü Cenap Şahabettin'in de dediği gibi
"Akıl yaşta değil baştadır fakat aklı başa yaş getirir."
Özel olsun ya da olmasın, her gün canla başla çalışan, saygıda kusur etmeyen çalışma arkadaşlarıma teşekkür ediyor ve hepsini sevgiyle kucaklıyorum.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.