Türkiye'nin en iyi haber sitesi
REFİK ERDURAN

Barışçı kurşun zırvası

Bilirsiniz, işi bozulan kişinin özel yaşantısında da tökezlemesi, özellikle kadın-erkek ilişkilerinde kendini dağıtması sık görülen bir durumdur. (En çarpıcı örnek: Halis Toprak trajikomedisi.)
Bireyler için olduğu kadar toplumlar için de geçerlidir o gerçek. Geneldeki terslikler ile kişiler arasındaki aksamalar birbirine paralel gelişir.
Bizim memlekette kadın-erkek ilişkileri gitgide acayipleşmekte. Dün okudunuz:
Adamın bir hanıma aşkını kanıtlamak için yamaçlara lazerle sevda mesajı yazdırması yetmemiş, kadının "Benim uğruma başka ne yaparsın?" sorusuna karşılık 26 bin euroluk saatini denize atabileceğini söylemiş. Ve dediğini yapmış hemen. Hanım da pek keyiflenmiş.
Size anlatmış mıydım? Orta Çağ Avrupa'sının bir sarayında yaşanmış olduğu rivayet edilen eldiven çılgınlığını hatırladım yine.
Oradaki saraylıların en büyük eğlencesi amfiteatrda dövüştürülen aslanları seyretmekmiş. Şövalyelerden biri sarayın ünlü güzeline tutkunmuş. Bir seyir sırasında o dilber eldivenini çıkarıp aslanların arasına fırlatmış, sonra âşığına bakarak gülümsemiş. Şövalye hemen amfiteatra atlamış, azgın hayvanların ayaklarının dibinden eldiveni alıp kadının yanına gelmiş. Ve...
Eldiveni onun suratına çarpıp gitmiş.
Ben güney sahilimizdeki lazerli çapkının yerinde olsaydım, anlık cinnet geçirip ilan-ı aşk diye 50 bin küsur liralık saati denize atsaydım, onun "Ne zırvalıyorsun?" demeyip keyiflendiğini görseydim, aklım başıma gelir gelmez defterden silerdim hanımı.

* * *

Ülkemizde cinsler arasındaki ilişkiler tablosunda terslik o türden abuk sabuk cilvelerle sınırlı kalsa, gülüp geçebilirsiniz. Ama çok daha vahim boyutlara ulaşmakta.
Kimi kesimlerde kadına kıza "asılma" girişimi her zaman bir nebze tehdit içeriyor. Beklenen sonuç alınırsa ne ala. Olmazsa gelsin hiddet, hakaret, tokat, bıçak, tabanca.
Öyle cinayetlerin en kanlıları da ilk yanaşma aşamasında değil, barışma denemeleri sırasında işleniyor.
Düşünün. Bir ilişki yaşanmış, yürümediği görülmüş. Çekip gitmiş kadın. Adam onunla barışmaya gidiyor. Ama cebinde ya bıçak var, ya tabanca. (Kimi zaman hem bıçak, hem tabanca). Yani aslında pek umudu yok barıştan yana. İntikam seferine çıkmakta. Tabii, sonuç da ona göre oluyor.
Son günlerde pek çok o biçim olay üst üste geldi. Kurbanlar da çoğullaştı kimi zaman; örneğin eski eşin yanı sıra baldız da elden gitti. Bir fail "barışmak için" eski eşinin evine elinde tabancayla daldı. Kadıncağız can havliyle karşı daireye sığındı, kapıyı kilitleyip arkasında bekleyerek dışarıya kulak verdi; adam anahtar deliğini ve kapı genelini yaylım ateşine tutunca delik deşik oldu.
Barışma cinayetleri furyasında bir ortak özellik var: o adam da, eli silahlı başka barış girişimcileri de olayı kendi başlarına kurşun sıkarak bitirdiler.
Neden acaba? Haksız olduklarını ve saçmaladıklarını bilinçlerinin kuytuluklarında seziyorlar, ömürlerinin son eylemi diye kendilerini cezalandırmak istiyorlar da ondan mı?

* * *

Bireyselden toplumsal düzeye geçip düşünürsek...
Yabancı planlarına alet olan ve kendi çıkar hesaplarını her şeyin üstünde tutan bir avuç melunun dışında hepimiz ülkemizdeki yıllanmış çatışmayı sona erdirmek istiyoruz.
Yani, barışmak...
Ama en iyi niyetlilerimiz ve en aklı başında olanlarımız arasında dâhi, yılan hikâyesine dönmüş çekişmelerden usanıp "anlaşma girişimlerini eldeki silahı daha çok ateşleyerek sürdürme" niyetlerine kapılanlar yok mu?
En bezdirici aşamalar en azimli sabır ve akılcılık gerektiren durumlardır.
Aman, kardeşler! İki taraftaki dostlar!
Barış amaçlanırken kimse savaşçı kılığı ve kafasıyla dayanmasın kapılara. Her gün üçüncü sayfaları kaplayan kanlı zırva işportalarından ders alalım:
Bilinçsizce sıkılan kurşunların sonuncusu saldırganın kendi şakağını deliyor.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA