Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ERDAL ŞAFAK

Kahramanın vedası

Kıbrıs Türk basını dün son 1.5 yılda dördüncü kez aynı manşetle çıktı: "Kader seçimi."
Bu başlık ilk kez 14 Aralık 2003 seçimlerinde atılmıştı.
İkinci kez çözüm ve AB umutlarının toplumdaki karamsarlık duvarlarını yıktığı 24 Nisan 2004 referandumunda.
Üçüncü kez Kıbrıs birleşmemesine rağmen tecritten kurtulma umudunun korunduğu 20 Şubat 2005 seçimlerinde.
Ve nihayet dün, Kıbrıs davasının simgesi Rauf Denktaş'ın siyaset sahnesinden çekileceği cumhurbaşkanlığı seçiminin arefesinde.

Denktaş
ve halkı
Yine dün Kıbrıs gazetelerinin çoğunda Denktaş'a açık mektup yayınlandı. Epey acımasız ifadelerle yüklü mektuplar.
Kimi "Bırakın, yeni dönemde haber bültenleri sizsiz olsun. Rahat edin. Siz rahat ederseniz, halk da rahat edecek çünkü" diye seslendi.
Kimi "Yakamızdan düşün. Çekilin yolumuzdan" dedi.
Ancak Denktaş'ın bu çağrılara kulak vermeye pek niyeti yok. "Partiler üstü federasyon" kurmak, "Milli Kongre" toplamak projeleri yapıyor, "KKTC'nin bağımsızlığını pazarlık konusu yapanlarla mücadelemi sürdüreceğim" diyor...
Denktaş "Son nefesine kadar mücadele"den söz ederken, kendi adını taşıyan iki torununu gösterip "Rumlar bu isimden daha uzun süre kurtulamayacaklar" derken, halkı oylarıyla, kamuoyu da köşe yazarlarıyla neden "Yakamızdan düş" çığlıkları atıyor? Bu uçurum nasıl doğdu?
Bizce Denktaş bir hata yaptı ama pir hata yaptı. 2002 Kopenhag zirvesinde. O zirveye katılmamakla.
Zirvede "Annan Planı" diye bilinen Kıbrıs sorununun çözümü anlaşmasına Rumlar adına Klerides, Türkler adına da o imza koyacaktı. Anlaşma 30 Mart 2003 tarihinde iki tarafta referanduma sunulacaktı. Türkler'e de, Rumlar'a da aynı sorular yöneltilecekti:
Kıbrıs Anayasası'nı içeren Kuruluş Anlaşması ile tüm eklerini onaylıyor musunuz? Kıbrıs'ın AB'ye katılımını onaylıyor musunuz?
"Evet" diyen hem Kıbrıs'ın birleşmesini, hem AB'ye katılmasını kabul etmiş olacaktı. "Hayır" diyen ise ikisini de reddetmiş. Yani bir soruya "Evet", diğerine "Hayır" demek mümkün değildi.

Tarihi
fırsat heba oldu
O günlerde yapılan kamuoyu araştırmaları Türk kesiminde "Evet", Rum kesiminde ise "Hayır" yanlılarının çoğunlukta olduğunu gösteriyordu. Tıpkı ertesi yıl 24 Nisan'daki referandumda doğan tablo gibi.
Denktaş 2002'de Kopenhag'da imza koysa, Rumlar referandumda mutlaka reddedecekti. Kıbrıs yine birleşmeyecekti ama Rum kesimi de AB'ye giremeyecekti. Çünkü "Kıbrıs'ın AB'ye katılımı"na da "Hayır" demiş olacaklardı.
Denktaş'ın nefret ettiği "Kıbrıs Cumhuriyeti" işte o zaman tarihin mezarlığına gömülecekti. Türkiye de bugün AB yolunda Rum engeliyle cebelleşmeyecekti. Ve en önemlisi KKTC'nin önünde uluslararası tanınmaya kadar varacak ufuklar açılacaktı.
Öngöremedi. Ve 1 Mayıs 2004'te Rum kesimi tek başına AB'ye girdi.
Kıbrıs Türkleri o gün katılım törenini gözyaşlarıyla izlerken Denktaş'ı defterden de sildiler, gönüllerinden de. Denktaş ile halkının yollarının ayrıldığı gün oldu 1 Mayıs.
Yazık; Kıbrıs davasının yaşayan anıtı böyle veda etmemeliydi...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA