Demokrasinin güvenceleri
20'nci yüzyılın ikinci yarısı Pakistan tarihine "Darbeler dönemi" olarak geçti. Tıpkı Türkiye gibi...
Başbakanların siyasi komplolarla, cumhurbaşkanlarının tek taraflı kararlarıyla düşürülmeleri dışında, söz konusu yarım yüzyılda Pakistan dört askeri darbe yaşadı: 1958'de General Muhammed Eyüb Han, 1969'da General Muhammed Yahya Han, 1977'de General Ziya Ül-Hak ve 1999'da General Pervez Müşerref sandıktan çıkan iktidarları devirdiler.
Pakistan şu sıralar yine darbe sendromu yaşıyor. Bu sendrom birkaç ay önce Pakistan'ın Washington Büyükelçisi Hüseyin Hakkani'nin ABD Genelkurmay Başkanı Amiral Mike Mullen'e, "Silahlı kuvvetler Cumhurbaşkanı Asıf Ali Zerdari'yi ve Başbakan Yusuf Raza Gilani'yi devirmeye hazırlanıyor. Bize yardım edin" notu gönderdiğinin ortaya çıkmasıyla başladı. Zerdari'nin devrildikten sonra tutuklanmamak için Dubai'ye gitmesiyle zirveye çıktı. Şu sıralar biraz yatıştı ortalık ama İslamabad'da hâlâ darbe falı baktıranlar var.
Pakistan'da gerçekten bir kez daha askeri darbe yapılabilir mi? "Geçti o günler" diye yanıt veriyor Pakistanlı meslektaşımız "Dawn" gazetesinden Akbar Zaidi ve artık neden darbe yapılamayacağını nefis bir analizle anlatıyor. İşte özeti:
Özellikle bu sonuncu faktör demokrasinin başlıca güvencesini oluşturuyor. Öyle ya; Tunus'ta Zeynel Abidin Bin Ali'nin, Libya'da Muammer Kaddafi'nin, Mısır'da Hüsnü Mübarek'in, Yemen'de Muhammed Salih'in "Astığı astık, kestiği kestik" politikalarını sürdürmelerini önleyen internet, Facebook, Twitter, YouTube, cep telefonları olmadı mı? Bu medya mecraları olmasa Suriye'de Beşar Esad'a karşı başkaldırı bu kadar sürebilir ve direniş bu kadar güçlenebilir miydi?
Darbeciler için en caydırıcı unsur elbette demokrasinin tabana yayılması, sivil toplumun güçlenmesi ama medya da en az o kadar önemli bir işlev görüyor.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.