
Yurda dönerken
Türkiye'nin diplomatik ilişkilerinde ciddi bir sorun yaşamadığı ülkelere yapılan geziler hem daha keyifli, hem de daha verimli oluyor.
Başbakan Erdoğan'la Çek Cumhuriyeti, Macaristan ve Slovakya'yı kapsayan turumuz da rahat gezilerin somut bir örneğini oluşturdu.
Çünkü üç ülkeyle de alıp veremediğimiz bir şey yok. Ve çünkü üç ülke de Türkiye'nin AB üyeliğine destek veriyor ya da en azından sempatiyle bakıyor.
***
Gezinin benim açımdan en güzel anısını sorarsanız; "Macaristan Başbakanı Viktor Orban'ın tüm heyet üyelerimize büyüleyici bir mimariye sahip olan parlamento binasında verdiği öğle yemeği"ni gösterebilirim.
Her ne kadar mönü "Normal insanlar"a göre hazırlandığı için, vejetaryen olarak aç kaldım ama "Öze dönüş" politikaları çerçevesinde "Turancı" köklerini hatırlayan, egemenlikçi politikaları nedeniyle AB'nin şimşeklerini üstüne çeken Orban'ı gözlemek ve özenle hazırlanmış "Hoş geldiniz" konuşmasını dinlemek zevk verdi.
(Not: Meraklıları için Orban'ın parlamentonun Avcı Salonu'nda verdiği yemeğin mönüsünü aktarayım. Antre olarak: Füme alabalık filetosu acırga kreması ve zencefilli elmayla. Ara yemek: Sülün suyu çorbası galuşka ile. Ana yemek: Dana eti tereyağlı hamurla. Tatlı: Rakoczi lor peynirli tatlısı kayısı sosla.)
***
Çarşamba akşamı saat 19.00 sıralarında Bratislava'dan (Slovakya) "Ana" uçağının havalanmasıyla 3 ülkeyi kapsayan 4 günlük gezimizi noktaladık.
Ve tabii geziyi izleyen 10 gazeteci (7 genel yayın yönetmeni, 2 Ankara temsilcisi ve 1 başyazar) olarak, her ziyaret dönüşünde olduğu gibi, Başbakan Erdoğan'la "Değerlendirme sohbeti" yaptık.
İşte o sohbetten satırbaşları...
***
Erdoğan: Bu hafta olmazsa önümüzdeki hafta arkadaşlar bana bir sunum yapacaklar.
Onun ardından takvimi belirleyeceğiz.
Erdoğan: O, Meclis Başkanı'nın süresi. Ama bizim de düşüncemiz. Gerçi bir tarih belirlemedik ama böyle ilanihaye, sınırsız olmaz.
Çünkü o işin sulandırılması demek olur, böyle bir şeyi yapmak istemiyoruz anlamına gelir. Yapacaksak, takvim belirleyelim, "Şu ayın sonunda bu iş bitecek" diyelim. Uzun vadeli bir işe biz gelemeyiz.
Erdoğan: Onu sürekli yapıyorum zaten. Ne diyorum?
Diyorum ki, Anayasa'yı değiştirme gücüne sahip olacağımız herhangi bir parti veya partilerle biz bunu parlamentoda yaparız. CHP kabul ederse yapabiliriz, MHP kabul ederse yapabiliriz. Ama şu andaki görüntü öyle bir sinyal vermiyor.
Bilerek mi?
Erdoğan: Anayasal değişiklik yapmaya BDP ile sayımız yetmiyor. Ama referandum noktasında anlaşırsak, onlarla da müşterek adım atabiliriz.
Erdoğan: Zaten bunların her zamanki beklentileri bu.
Onun için bu ülkenin tarihinde darbelerin arkasında başka zihniyet aramaya gerek yok.
Her zaman CHP zihniyeti darbelerin arkasında olmuş. Ya hazırlık safhasında bulunmuş veya nokta konulduktan sonra "Acaba bize ne düşüyor" diye destek vermiş.
Erdoğan: Temel yaklaşımlarımız var. Bir defa dağ ile kucaklaşanlara geçit vermeyiz. İki, tabanı kışkırtacak türden söylemlere sahip olanlara da sıcak bakmamız mümkün değil. Ama akl-ı selime sahip olan ve oradan döndükten sonra da verdiği mesajlarla çözüm sürecine katkıda bulunabileceklere Adalet Bakanlığımız olumlu yaklaşır.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.