Geçen hafta Taşıt Araçları Yan Sanayi Derneği'nin (TAYSAD) 32'inci Genel Kurulu yapıldı. İlgi büyüktü. Hükümet, bürokrasi ve otomotiv dünyasının tüm çatı örgütlerinin başkanları oradaydı. İki dönemdir yürüttüğü görevini Celal Kaya'ya devreden TAYSAD Başkanı Ömer Burhanoğlu'nun genel kurulda yaptığı konuşma dikkatlerden kaçtı. Burhanoğlu, son dönemde çok tartışılan bir konuya korumacılığa değindi. Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'i örnek göstererek, mevcut projelerin elde tutulması için korumacılık yapılması gerektiğini söyledi.

Renault örneği
Küresel kriz sonrasında hızla yayılan korumacılık eğiliminden en çok olumsuz etkilenen ülkelerden biri Türkiye. Sarkozy'nin yeni nesil Clio'nun Türkiye'de Bursa fabrikalarında üretilmesine karşı çıkışı daha çok yeni. Sarkozy, bu hareketiyle sadece Renault'yu kararından vazgeçirmedi, aynı zamanda gözü yurtdışında olan Fransız firmalara göz dağı verdi.
Burhanoğlu'nun sözünü ettiği korumacılık tam olarak Sarkozy'ninki gibi değil. Türkiye'de yeni projelerin getirilmesi kadar mevcut projelerin de korunmasının son derece önemli olduğunu hatırlatan Burhanoğlu, arzın talepten daha fazla olduğu yeni ekonomik ortamda biraz Sarkozy'lik gerekiyor diyor. Hatta daha da fazlasının yapılması gerektiğini savunuyor. Burhanoğlu, yurtdışına kaçabilecek mevcut üretimlerin, hangi sektör olursa olsun engellenmesi için uygun koşulların hazırlanması gerektiğinin altını çiziyor.
İç pazarı kuvvetli olmayan ve üretimde rekabetçi olmayan ülkelerden projeler kaçıyor. Yeni dev projeler ise yatırıma uygun ülkelere doğru yol alıyor. Yapılması gerekenler belli. İlk başta iç pazarı canlandırmak gerekli. Özellikle otomotivde yeni nesil araçlar yani elektrikli araçların hem satışının hem de üretiminin özendirilmesi, hükümetin önceliği olmalı. Ülke gündeminde öncelik ekonomide değil. O yüzden bunları sadece kendi aramızda konuşup, tartışıyoruz. Asıl soru şu? Bizden bir Sarkozy çıkar mı? Aslında aklımda bir isim var ama…