Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ŞEBNEM BURSALI

Kendi göbeğimizi kendimiz keseriz

Suriye ve özellikle İdlib ile ilgili tüm gelişmelerin Türkiye açısından kontrol edilebilir ve yönetilebilir olması şart. Çünkü oradaki olumlu ya da olumsuz her gelişme ekonomik, sosyal ya da siyasi açıdan öncelikli olarak Türkiye'yi etkiliyor. Türkiye, en başından bu yana kararlı ve istikrarlı bir şekilde 3 konuda tavizsiz: Ateşkesin kalıcı olarak temin edilmesi, bu bölgedeki terör örgütlerinin kontrol altına alınması ve göçü sonlandırmak. Ve nihayetinde; ülkemizde bulunan Suriyeli sığınmacıların ülkelerine güvenli şekilde geri dönmelerinin sağlanması. Bu durum hem İdlib konusunda Rusya ve İran ile, Fırat'ın doğusunda da ABD ile yürüttüğümüz süreçte mütemadiyen tekrarlanıyor ve Türkiye'nin tezi olarak masada tutuluyor. Biri, diğerinden daha az ya da daha önemli konular değil bu ikisi. Yani; İdlib, bizim için Fırat'ın doğusu kadar, Fırat'ın doğusu da İdlib kadar önemli. Birinin diğerine tercih edilmesi mümkün değil. Burada Türkiye'nin işi çok kolay değil malumunuz. Avantajlarımız olduğu kadar, dezavantajımız; her iki konuyla ilgili askeri ve stratejik her süreci; eşgüdümlü yürütmek zorundayız. Ama buradaki zorluğumuz; iki bölgedeki muhataplarımızın birbiriyle ezeli ve ebedi rakip olmaları ve bizim her iki tarafla ilgili süreci, son derece dengeli götürmek durumunda olmamız. Ancak; bunun yolu; devlet aklından geçiyor. Ve; en önemli avantajımız da belki; Başkan Erdoğan'ın hem bu konuda hem dış politikadaki tecrübesi. Devlet aklını kullanan ve tecrübesiyle usta bir stratejik dış politika yürüten Erdoğan'in, Birleşmiş Milletler toplantıları için bulunduğu New York'ta ABD Başkanı Trump ile yüzyüze gerçekleştireceği görüşmede bu tecrübesini bir kez daha gösterecek. Özellikle Suriye ve Türkiye konularında şahin görüşleriyle bilinen ekibi hemen hemen tümüyle temizleyen Başkan Trump'ın Suriye ile ilgili Türkiye'nin tezlerine cevap verecek bir adım atmayı istiyor. Ancak; kongre ve Pentagon'daki direnişi nasıl atlatacağı henüz belli değil.
Biz, söyleyeceğimizi söyledik. Şimdi top ABD'nin atacağı adımda. Biz her duruma karşı hazırız. Yukarıda söylediğim ve Suriye ve bölge için en doğru çözümün uygulanmasına yönelik somut adımların atılması ve uygulanması halinde herkes için sonuç: Kazan Kazan olacaktır. Suriye'nin toprak bütünlüğü, siyasi istikrarı ve güvenliğinin sağlanmasıyla, vatanlarına dönen milyonlarca Suriyeli, bütün Orta Doğu için de huzurun ve barışın adı ve adımı olacaktır. Ancak; ABD'nin sözünü tutmaması ve bölgedeki müttefiki ilan ettiği, terör örgütü PYD-YPG'ye karşı aynı tutumda ısrar etmesi halinde Türkiye, önceliği kendi güvenliğine ve bölgenin güvenliğine verecektir. Yani; ABD ile karşı karşıya gelmek öncelikli hedefimiz değil. Ancak; ABD'nin terör örgütlerine verdiği desteği görmezlikten gelecek halimiz de yok. Daha önce Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı operasyonlarında yaptığımız gibi, kendi güvenliğimiz için bir kez daha ABD'ye rağmen Fırat'ın doğusuna da girmeye hazırız. Bu konuda en net açıklamayı Başkan Erdoğan defalarca yaptı. Keza; Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar da geçen hafta aynı mesajı verdi. Öyle ya da böyle daha önce yaptığımız gibi göbeğimizi kendimiz kesmemiz istenirse keseriz. Biz son sözümüzü söyledik. Şimdi sıra ABD'de...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA