Türkiye'nin en iyi haber sitesi
FERHAT ÜNLÜ

Diplomaside değerler-çıkarlar denklemi

ABD ve AB'nin Türkiye'ye yönelik 'sınırlandırılmış yaptırım kararları', diplomaside aslında herkesin buz gibi farkında olduğu, ama inkâr ettiği yalanlar üzerine kurulmuş değerler-çıkarlar denklemini artık dürüstçe kurmamız gerektiğini gösteriyor.

Değerler deyince akla gelen ve Avrupa Birliği'nin temel değerleri olarak sürekli dile getirilen 'hukukun üstünlüğü' gibi kavramların uluslararası çıkar söz konusu olduğunda bir anda geçersizleştiğini zamanımızda daha net biçimde müşahede ediyoruz. AB; Türkiye'ye katı, menfaatçi biçimde at gözlüğüyle bakarken bizim onlara atfedilen değerler üzerinden bir strateji izlememiz elbette beklenemez. Dış politikada her zaman karşılıklı çıkarlar belirleyicidir elbette, ama günümüzde ortak çıkarlar oluşturup bunlar üzerinden ittifak kurmak da giderek güçleşiyor.

Fransa'nın Doğu Akdeniz ve Güney Kafkasya'da, Yunanistan'ın Doğu Akdeniz ve Ege'de Türkiye'nin milli çıkarlarının tamamen karşısında konumlanması bu saatten sonra AB değerleri üzerinden bir retorik geliştirmenin anlamsız olacağının da bir göstergesi.

BİDEN'IN İLK BÜYÜK İCRAATI OLACAK

Bu makro perspektiften bakarak Amerika Birleşik Devletleri'nin Temsilciler Meclisi ve Senatosu ile Avrupa Birliği'ninse Liderler Zirvesi'yle aldığı kısıtlı yaptırım kararlarının olası sonuçlarına bir bakalım:

ABD'nin 20 Ocak 2021'e kadarki Başkanı Donald Trump yaptırım tasarısını veto edeceğini açıkladı. Bunu elbette Trump'un Türkiye sevgisi ile açıklamak safdillik olur. Trump, mührü devredene kadar müstakbel ABD Başkanı Joe Biden'ın aksine bir çizgi izleyeceğini açık ettiği için Biden'ın bu ilk büyük icraatına muhalefet etmesi şaşırtıcı değil.

Biden döneminde ise bu yaptırımlar kuvvetle muhtemel uygulanmaya başlanacak. Yaptırımların ağırlıklı olarak savunma sanayii eksenli olduğu ve Savunma Sanayii Başkanı (SSB) İsmail Demir'in de "Pratikte bir sonucu olmaz. Çünkü zaten fiiliyatta kısıtlama vardı, lojistiği etkilemez" mealindeki açıklamaları da göz önüne alınırsa Türkiye'nin sınırlı yaptırımlara hazırlıklı olduğu görülüyor. Bunu bekliyor olmamız ve buna hazırlıklı olmamız, alınan kararların hukuksuzluğunu ortadan kaldırmaz elbette.

HAKAN ATİLLA'YA YAPILANI YAPMAYA ÇALIŞIYORLAR

İsmail Demir ve SSB'nin üç yöneticisini de hedef alan kararın amacı, Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Hakan Atilla'ya karşı işletilen süreci andırıyor. Atilla, Mart 2017'de bir ABD seyahati sırasında Türkiye açısından sürpriz bir şekilde tutuklanmış ve Temmuz 2019'da kadar cezaevinde tutulduktan sonra serbest bırakılmıştı. Türkiye'ye döndükten bir süre sonra da Borsa İstanbul'un başına getirildi. Türkiye'nin İsmail Demir veya üç SSB bürokratı ile ilgili aynı hataya düşeceğini sanmıyorum. Sütten ağzımız yandı çünkü!

TÜRKİYE'NİN POKER'DEKİ KARTLARI

Gelelim Türkiye bu yaptırımlara karşı elindeki son kartları masaya koyar mı sorusuna… Bu soruyla insanın aklına önce İncirlik'in, sonra da Kürecik'in kapatılması geliyor. 'Türkiye müesses nizamı'nın ya da devlet aklının poker oyunu benzetmesiyle elindeki en stratejik kartı kısıtlı CAATSA yaptırımlarıyla devreye sokacağı kanaatinde değilim. Bu kartı, son noktaya kadar kullanmak istemeyecektir.

Öte yandan NATO üyesi olmayan ve projeye katılımcı ülke statüsü de bulunmayan İsrail'e F-35 verilmişken ve hatta Birleşik Arap Emirlikleri gibi düşük profil bir aktöre F-35 verilmesinden söz edilirken, Ankara'nın NATO'nun başat gücü ABD'ye esaslı bir cevap vermesi de gerekiyor.

Bu cevabın da iki bacak üzerine oturması beklenebilir: Dış politikada değerler değil, çıkarlar eksenli bir yaklaşımla Rusya başta olmak üzere bölge ülkeleriyle asimetrik ama yerine göre stratejik nitelik arz eden ittifak süreçlerini geliştirmek… Ve daha önemlisi "Kötü komşu ev sahibi yapar" sözünün hakkını vererek savunma sanayiindeki atılımlarla üretim ve ihracattaki büyümeyi sürdürmek.

Değerler-çıkarlar denklemine tekrar dönersek ABD; bu son kararla S-400'ü bahane ederek Ankara'nın; Suriye, Güney Kafkasya ve Doğu Akdeniz bölgelerindeki NATO dışı, bağımsız politikalarını cezalandırmak istiyor aklınca. Terör örgütü PYD'ye destek vererek NATO değerlerini çiğneyen ABD, "Türkiye'ye NATO değerlerine, çıkarların hilafına sadık kal" diyor. Yağma Hasan'ın böreği!

Yazıyı değerler-çıkarlar denklemiyle bağlayalım: Türkiye, 2016 öncesinde şahikasına erişen kısa süreli 'değerli yalnızlık' söyleminden vazgeçeli çok oldu. Bunun yerine Temmuz 2016'dan beri adını böyle koymamış olsak da 'çıkar gözeten asimetrik ortaklık' süreçlerini işletiyoruz. Zira biliyoruz ki, zaman 'değer fetişizmi' değil, çıkarları koruma zamanı. ABD ve özellikle de AB, 'değer' dedikçe biz 'çıkar' anlamalıyız ve biz de kendi çıkarlarımızı merkeze almaya devam etmeliyiz.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA