Galatasaray, Şampiyonlar Ligi'nde grubunda ikinci maçında da üç puan kaybedince çok erken olmasına rağmen tur şansını çok azalttı.
Galatasaray, seyircisinin müthiş desteği ile presli, tempolu, rakibini kendi sahasına hapseden bir ilk yirmi dakika sergiledi. Bu bölümde yoğun baskı altına giren Braga, iyi yerleşimli alan savunması ile pozisyon vermeden oyunu tuttu. Portekiz ekibi, ardından soğukkanlı biçimde, bilinçli ayağa paslarla önce tempoyu kırdı ve ilk etkili çıkışında skor avantajını yakaladı. Bu, onlara moral ve özgüven de kazandırdı. Golden hemen sonra Muslera, mükemmel bir refleksle ikinci golü kurtararak takımını oyunda tutmayı başardı. Buna rağmen Galatasaray, devre sonuna kadar kendine gelemedi. Oyunu istediği gibi kontrol eden ve organize ataklarla tehlike yaratan taraf Braga'ydı.
İkinci yarının başından sonuna kadar Galatasaray, çok yüksek tempo ve sınırsız enerji ile rakibinin üstüne yüklendi. Ancak Braga, o kadar hatasız, o kadar akıllı alan daraltan takım savunması uyguluyordu ki Galatasaray, her türlü varyasyonu denemeye çalıştığı halde çok net bir pozisyon bulamıyordu. Fatih Terim, bütün hamleleri denedi, en son Elmander'i de sahaya sürerek üç santrfora dönerek, yüksek toplarla son çareyi araştırdı ama o da olmadı. Son saniyede de ikinci golü yedi. İkinci devrede çok net pozisyon olmasa da gol olabilecek dört pozisyon vardı. Bir şut da direkten döndü. Her şeye rağmen bu kadar mücadelenin sonucunda bir puan alınmalıydı. Bu maçtan sonra benim sık sık gündeme getirdiğim bir görüşüm bir kez daha belgelendi. Avrupa'daki dün geceki Braga örneği... Vasat takımlar dahi ofansif-defansif günümüz futbolunun istediği ilkeleri, basit anlayışla yerine getiriyorlar.
Norveçli hakem, seyirci baskısına rağmen başarılı bir maç yönetti. Yalnız 2. devrede yardımcı hakem Burak'ın net bir pozisyonunu yanlış bir bayrakla kesti.