1969 yılında John Wayne Oscar kazandıran film, 40 yıl sonra yeniden çekiliyor ve baş rolde bu defa geçen yıl Oscar kazanan Jeff Bridges oynuyor.. Oynamakla kalmıyor, bu yıl da Oscar adayı oluyor, ayni rolle..
Filmin en ilginç yanı bu aslında..
Bir ikincisi de.. Charles Portis'in romanını senaryolaştıran Marguerite Roberts, McCarty dönemlerinde fişlenmiş bir solcuydu. Aşırı sağcı olarak bilinen John Wayne'e "Bu filmde oynama" dediler. Wayne "Senaryoyu okudum, çok beğendim, oynayacağım" dedi ve oynadı..
Bu defa senaryoda Coen kardeşlerin adı yazılı.. Film, 40 yıl sonra yeniden çekenler.. Ama bakıyorsunuz, finalde ölenler ve kalanlar arasında yapılan bir iki önemsiz değişiklik dışında, nerdeyse her şey sahne sahne ayni..
Adamın biri, 14 yaşındaki bir genç kızın babasını öldürür ve kızılderili bölgesine kaçar.. Buraya girme hakkına sadece federal şerifler sahiptir. Genç kız, orada yaşayan tek federal şerif, yaşlı ve alkolik Rooster Cogburn ile anlaşır ve katilin peşine düşerler..
True Grit/ İz Peşinde, on dalda Oscar adayı oldu ve hiçbirinde alamadı..
İlkine biraz şaşırdım, ikincisini çok normal karşıladım..
Film hatta yer yer sıkıcı ve fazla uzamış geldi bana.. Bir western olarak, aksiyondan çok diyaloglar üzerine kurulu.. Diyaloglar da artık gevezelik boyutlarında..
14 yaşındaki küçük kızı oynayan Hailee Steinfeld, "En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu" dalında belki ödülü alabilirdi. Çünkü müthiş gerçekten.. En İyi Erkek Oyuncu adayı Jeff Bridges dahil, filmin en iyisi o.. Ama, ödül alan Melissa Leo'nun Döğüşçü filmini henüz izlemediğim için, bir şey söylemem mümkün değil.. Akademi üyelerinin bazıları "Bu kız henüz 14 yaşında. Önünde bu ödülü alacak uzun yıllar var nasılsa" deyip, yaşlı olanı seçmiş olabilirler.
"True Grit'i tavsiye eder misin" derseniz, "DVD'sini bulun John Wayne'i izleyin" derim, western meraklılarına..