Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

Düşen bir yaprak görürsen..

Huriser Mimaroğlu, taa İsveçler'den ne güzel yazmış.. Aldığım en güzel bayram armağanı oldu satırları.. "Stockholm'den iyi bayramlar.. Dün döndüm, doğduğum şehir İstanbul'dan iki aylık bir tatilden sonra..
Bu sabahki yazınız, doğanın renkleri içimde ilahi duygular uyandırdı.. Gözlerim yaşardı.. O kadar çok vahşetin içinde, kanlı pazarlar, acemi kasaplar, her tv'de kan revan haberlerden sonra, siz beni 60 yaşımda ilahi bir güzelliğe boğdunuz.. Ve başımı kaldırıp penceremden dışarı baktım dün.. Stockholm'de ilk kar yağdı ve bahçemde karın üstüne düşmüş sarıdan kırmızıya, tüm yapraklar bir tablo gibi uzanıyordu.. Beni çok mutlu ettiniz.."
Siz de beni Sevgili Huriser, siz de beni..
Mektubunuzun en üstte durduğu e- mail dosyasını elimden bırakıp bahçeme koştum gene.. Soğuklar bastırmadan o muhteşem renk senfonisini bir daha dinlemek için.. Rüzgar yok.. Yaprak kıpırdamıyor.. Koltuğuma yaslanıp yeşil, sarı kızılın tüm tonlarını Monet gibi, Van Gogh gibi işlemiş doğaya bakıyorum.. En büyük sanatçı doğanın canlı sanatına..
Bir sarı yaprak koptu ağacımın tepelerinden.. Garip bir şekilde kendi etrafında turlar atarak yavaş yavaş düşüyor.. Hangi fizik yasası ise artık ona o dönmeyi veren ve yere düşmesini geciktiren.. Daldım gittim yaprağa bakarken.. Yves Montand'ın sesi geldi kulaklarıma..
Jacques Prevert'in unutulmaz dizeleri Ölü Yapraklar /Les feilles mortes'u nasıl insanın yüreğine okurdu.. Sevgili Ahmet'le (Kışlalı) ev partilerimizin en favori plağıydı o. Perdeleri kapalı evde, mum ışıkları da azalırken koyardı pikaba Ahmet.. Sevgilimizin kulağına fısıldayarak dönerdik..
"Et le soleil plus brûlant qu'aujourd'hui.
Les feuilles mortes se ramassent a la pelle."
Ne güzel sözleri vardı o sonbahar, o hüzün, o aşk şiirinin.. Çevirisi şöyle bir şey..
"Ah ! Hatırlamanı o kadar isterim ki
Sevgili olduğumuz o mutlu günleri.
O zamanlar hayat bugünden daha güzel,
Ve güneş daha da sıcaktı.
Düşen yapraklar kürekle toplanırdı.
Görüyorsun, unutmamışım...
Düşen yapraklar kürekle toplanır
Hatıralar ve pişmanlıklar da öyle.
Kuzey rüzgârı alıp götürür onları
Unutulmuşluğun soğuk gecesine.
Görüyorsun, unutmamışım
Bana söylediğin şarkıyı.
Bizi bir araya getiren bir şarkı bu.
Sen beni seviyordun, ben de seni
Ve beraberce yaşıyorduk ikimiz,
Sen beni, ben de seni seviyorduk.
Ama hayat ayırır sevenleri,
Usulca, ses çıkarmadan.
Ve güneş siler, kumdaki
Ayak izlerini, ayrılmış sevenlerin.."
Ardından Johnny Mercer'in çevirisi ile Nat King Cole İngilizcesini söyledi.. Autumn Leaves diye.. O da harika oldu.. Onunla da ne aşklar yaşadık..
"The falling leaves
Drift by the window
The autumn leaves
Of red and gold.."
Şöyle bir şey o da..
"Düşen yapraklar
Pencereye sürükleniyor
Sonbaharın kırmızı ve
Altın yaprakları..
Senin dudaklarını görüyorum
Sonsuz öpücüklerle
Ve tutmaya alıştığım
Güneş yanığı ellerini..
Sen uzaklara gittiğinden beri
Günler uzuyor.
Eski kış şarkılarını
Yakında duyacağım
Ama sonbahar yaprakları
Düşmeye başlarken
Her şeyden çok
Seni özlüyorum, sevgilim.."
Bir yaprak daha düştü ağacımdan fırıl fırıl dönerek..
Ve beni o bahçedeki en unutulmaz hayallerime götürerek..
Mehmet'in sesi uyandırdı beni..
"Hıncal Bey, saat dokuz buçuk.."
Dokuz buçuk..
İşe gitme, bunları size yazma saati!..
Geldim odama, oturdum bilgi sayarın başına.. Başlığı yazdım..
"Düşen bir yaprak görürsen.."
O da bizdeki.. Son bahar yaprakları üzerine şarkısı olmayan ülke, dil var mı acaba..
Bizimkini Erkan Yurdaer'in sözleriyle Yıldırım Gürses yapmıştı..
"Düşen bir yaprak görürsen
Beni hatırla demiştin
Biliyorsun seni ben
Sonbaharda sevmiştim
Her sonbahar gelişinde
Sarı sarı yapraklarda
Kuru dallar arasında
Sen gelirsin aklıma."
Her sonbahar gelişinde hatırlayacak birisi yoksa hayatınızda, pek yaşamış sayılmazsınız!..

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA