Yani beni nasıl mutlu etti, manzara..
Cemal Reşit Rey'de oturuyorum..
Sahnede Türkiye'nin uluslararası gururu, Ferhan ve Ferzan ikizler var, çifte piyanonun başında.. Etraflarında dünyanın en ünlü vurmalılar, ritm guruplarında Martin Grubinger&Percussive Planet Ensemble.. Viyanalı bir perküsyon ekibi yani..
Müthiş bir ritm salonu dolduruyor.. Ve yanımdaki koltukta 4, bilemedin 5 yaşında bir kız çocuğu ayağa fırlamış, hem de nasıl ritme uygun dans ediyor, annesi de tempoya eşlik ederken..
Müziğin doğuşunu yaşıyorum..
Ali Poyrazoğlu, Asi Kuş adlı oyununda, Bizet'nin Carmen'i, daha doğrusu, Carmen'in Habanerası üzerinden bunu anlatır..
Hani bizim yamyamlar dediğimiz devirlerde "Tam tam" çalanların yarattığı müzik bu.. Ellerini çıplak vücutlarının çeşitli yerlerine vurarak çıkardıkları ses..
Esir tüccarları onları toplayıp satmaya Amerika'ya götürürlerken, bir kaç vapur da, Küba'daki tütün ve şeker kamışı tarlalarına bırakmışlar, beyaz adama hizmet etsin diye.. Ritm oraya taşınmış.. Sonra da, durmadan Karayipler'e giden İspanyol gemicilerle, İspanya'ya.. Ordan İspanyol meyhaneleriyle Paris'e.. Tabii her taşınışta müzik açısından zenginleşerek.. Ritmin yanına melodi de koyarak.. Ama aslı hep ayni.. Habanera.. Bizet, Habanera denen bu müzik türünü ilk defa Paris İspanyol meyhanelerinde dinleyip, Carmen'in şarkısı yapmış işte..
Ali harika anlatır. Dün gece de Borusan Filarmoni'de Carmen'i yönetti, sonra da anlatmış olmalı.. Öyle demişti. Gitmedim. Borusan olduğu için.. O kurum, benim için "Kapalı" yıllardır.
Neyse.. Tatlı yazıda, tatsızlığın yeri yok..
Müzik ritmden doğmuş.. Tıpkı atalarımız Homo Sapiens gibi Afrika'dan doğmuş açık..
İkizler ve gurup, sadece Afrika'dan değil, dünyanın her yerinden, Japonya'dan Brezilya'ya, Türkiye'den (Fazıl Say tabii) Arjantin'e örnekler verdi..
Sahnede dünyanın dört bir yanından toplanmış yüze yakın ritm aleti var.. En basitinden, en gelişmişine.. Beş kişi nasıl harika kullanıyorlar.. Melodi de ikizlerden geliyor..
En güzeli de salondaki çocuklar.. Anneleri, babaları, ağabey ve ablaları ile gelmiş çocuklar.. Çocuğa müzik böyle sevdirilir işte..
İşte de, niye salonun yarısı dolu?..
Çünkü bu müthiş güzellikten kimsenin haberi yok.. CRR, İstanbul Belediyesi'nin. Bu harika organizasyonu onlar yapıyor ama, 15 milyonluk İstanbul'a duyurmak için zerre çaba harcamıyorlar.. Bütün duvarlar, bütün ana caddeler onların.. Afişler yapıştırmak, asmak için.. Siyasal bir olay oldu mu dört yanı dolduruyorlar. Sanata gelince, bir köşe başı yok..
Medya deseniz daha da zavallı..
Ayni gece bir yerde Zubin ve Pekineller, bir yerde Önderler ve Grubinger ekibi.. Haberleri yok.. Türk medyasının bu dünya çapında buluşma ve çakışmadan haberi yok..