Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

Sinemaların sonu mu geliyor!..

"Yani, karantina günlerinde 'Film salonda izlenir' diye bas bas bağıran ben bile hemen her gün ekranda bir film izliyorsam, gerisini anlayın" demiyorum.. Başlıktaki düşünce, bana değil, dünya sinemasının merkezi Hollywood'a ait..
Dün Los Angeles yazarımız Safter Yılmaz'dan gelen mektubu okuyun o zaman..

***

Koronavirüs Hollywood'u 9.1'lik deprem gibi vurdu..
Sinema salonlarının kapanması ile 150 bin kişi işsiz kaldı..
Sinema, 35 bin salonu ile Amerika'da yılda 15 milyar dolar getiren bir iş kolu.. (Türkiye'de 2 bin 700 salon var.) Amerika ve diğer ülkelerdeki binden fazla sinemasıyla türünün en büyüğü olan AMC zinciri ekonomik krize girdi de, bulduğu 500 milyon dolar kredi ile şimdilik ayakta kalabildi..
Koronadan en büyük darbeyi yiyen Burbank'daki Disney Stüdyosu oldu.. Eğlence Parkları ile 227 bin kişi çalıştıran Disney, Stüdyo ile birlikte, Avrupa ve Asya'daki parklarını da kapatınca 100 bin kişiyi işten çıkardı..
Öte yandan, kapılarını kapatan Hollywood stüdyoları, şimdi yaz sezonu için hazır tuttukları filmleri ne yapacaklarını düşünüyorlar..
Universal, "Trolls World Tour" adlı çocuk filminin ikincisini, 48 saatlik kirası 20 dolardan VOD'da (Video on Demand/ İstek üzerine Video) olarak gösterime sokarak 3 haftada 100 milyon dolar gelir sağladı.. Ancak bu 2016'da bütün dünyada 346 milyon gişe yapan ilk filmin yaptığı gişenin yarısı olamadı..
Ayrıca bu filmin VOD olarak gösterilmesine AMC itiraz ederek bundan böyle Universal filmlerini boykot edeceğini açıkladı.
Zira Hollywood'da AMC, Regal ve Cinemark gibi sinema zincirleri herhangi bir filmin önce sinemalarda gösterilmesini ve ancak üç ay sonra televizyona veya videoya gelmesini bir yasa gibi uyguluyorlar..
Bu yüzden Netflix yapımları da büyük sinema zincirlerinde gösterime girmiyor..
AMC sinemalarının boykotu, diğer stüdyoları korkutmadı..
Warner Bros çizgi filmi "Scoob"u VOD'da gösterime soktu..
Paramount "The Lovebirds"ü Netflix'e sattı..
Disney ise iki ayda 50 milyon seyirciye ulaşan kendi online platform kanallarındaki, ayda 7 dolar ödeyen abonelerine ilk olarak "Artemis Fowl" filmini göstermeye başladı..
Ancak stüdyolar, büyük filmlerini salgının bitmesine saklıyorlar.
Önümüzdeki yıla kalan filmler arasında James Bond filmi "No Time to Die", "Fast and Furious /Hızlı ve Öfkeli" serisinden "F9" ile Disney'in tekrar ve bu defa çizgi değil aksiyon filmi olarak çektiği "Mulan" da var..
Virüs krizinden önce, Netflix ile rekabet edebilmek için Fox stüdyosunu satın alan Disney ile, Warner Bros'u satın alan AT&T, şimdi yeni kurdukları online "Streaming /Online" kanalları ile salonların kapanmasından en az zararla kurtulmaya bakıyorlar..
Amerikan Film Akademisi de önümüzdeki şubat sonunda verilecek olan Oscar ödüllerine artık sinemalarda oynamayan filmleri de kabul edeceğini açıkladı, biliyorsunuz.
Salonların kapanması Hollywood'u yepyeni bir oluşuma sokmuş bulunuyor..
1950'lerde Amerikan Yüksek Mahkemesi'nin "Tröst" kararı ile sinema salonlarını satmak zorunda kalan stüdyolar, bir de televizyonun ortaya çıkışı ile iflasa sürüklenince zengin telefon şirketlerinin eline geçmişti.. (Warner'i satın alıp film işine giren AT&T dünyanın en büyük telefon şirketi, mesela.) Bugün de Hollywood'da yeni bir büyük kriz var..
"Bu defa sinemaların sonu olacak gibi görünüyor" diyenler çoğunlukta..

***


"Anne yapan doktor"un hatırladıkları...

Yakın arkadaşım Doktor Banu Çiftçi'yi okurlarım tanır.. Kadın ve doğum doktorudur.. Jinekolog yani.. Banu, anne olacak değil, evlenecek vakit bulamadı, ama doğumlarına yardımcı olduğu çocukların annesi gibi hisseder kendisini hep..
Bu yüzden Anneler Günü'nde ilk aradıklarımdan oldu..
"Bugün sende hangi düşünce ve duyguları yaratıyor" dedim..
"Bu sabah yazdığım notlar var" dedi.. Şimdi hemen yolluyorum sana.." ...Ve iki dakika sonra doktorun notları geldi.. Bir de fotoğrafla..

*

- Merve, "Adetim gecikti, üniversite sınavına hazırlanıyorum, psikolojik herhalde" diye geldi... 17 yaşında bir kız çocuğuna erken menopoza girdiğini anlatmak hiç de kolay olmadı.
- Ceren'i annesi, "15 yaşına geldi ama hala adet görmedi" diye getirdi...
Doğuştan rahim ve yumurtalıklarının olmadığını saptadık.
- Dilek, kız çocuğu olacağını düşlüyordu ve adını bile koymuştu...
Eşinde hiç sperm bulamadık ve çok sevdiği eşi onu anne olma hayaline kavuşturmak için ayrılma kararı aldı.
- Fatoş'un 9'uncu tüp bebek denemesinin ardından, gebelik testi yine negatifti.
- Tuğba, hastanede 7'nci düşüğünü yapıyordu... Her ay eline aldığı gebelik testi pozitif çıkıyordu ama buna sevinmeli mi, üzülmeli mi artık bilemiyordu.
- Burcu, 2'nci defadır bebeğinin anne karnında öldüğü haberini alıyordu...
Bu sefer bebek 9 aylıktı. Ve Burcu ölü bebeğinin doğumuna giriyordu.
Hastanenin doğum katında, kendisi dışında her odanın kapısındaki süslemeleri görüp kutlamaları duydukça içi daha da kan ağlıyordu.

Defalarca Afrika'ya giden Dr. Banu, orada köylülerle birlikte baraka da olsa, doğum hastaneleri kurmuş, ebeler yetiştirmiş. Yetimhaneleri düzenlemişti. İşte onlardan birine, çocuklarla öğrettiği bizim oyunumuz "Yağ Satarım" oynuyor.

- Özge, 3 düşük sonrası gebe kalmıştı.
Ama şimdi de ultrasonda bu bebeğinin de beyin gelişiminin olmadığını dinliyordu..
- Emel'in doğuştan ciddi bir kalp hastalığı vardı...Ve gebe kalması yasaktı.
- Ece, çok iyi bir anne olacağını biliyor, aile kavramına çok inanıyordu...
Ama karşısına çıkan erkekler, sözleşmiş gibi onu aile, aşk, sevgi kavramlarından uzaklaştıran "Issız adam" lardı. Hepsinin "Bırak evliliği, ilişki istemiyorum, bağlanma sorunum var" demeleri nasıl bir tesadüftü? Etrafı amacı, hali vakti yerinde bir adamdan çocuk yaparak yaşamını garantiye almak olan kadınlarla dolu Ece, her şeye inat evliliğe, yuva kurmaya inanıyordu...
Yumurta rezervi testleri, annelik için çok az zamanının kaldığını söylüyordu.
Yetmezmiş gibi doktorunun test sonucuyla ağzından çıkan ilk kelimeler acıtıcı bir şekilde, "Bir an önce evlenin" oldu..
Marketten peynir alır gibi, koca alacaktı sanki!.
.........................
"Anneler Günü" deyince, benim aklıma bunlar geliyor.. Tahmin edersin gerçek isimleri kullanmadım, Hıncal. Bir de videodaki bu Uganda'daki yetimhaneyi hatırlıyorum..

*

Banu'nun notlarını okuyunca, aslında Anneler Günü'nde evlatları tarafından kutlanan kadınların, aslında ne kadar, ama ne kadar mutlu olduklarını düşündüm.

***


Bir Vegas gecesi!..

Tom Jones'u 30, Dean Martin'i 40, Frank Sinatra'yı 44 dolara izlediğim Las Vegas gecelerinden birinde, Siegfried ve Roy'a tam 75 dolar vermiştim..
"Siegfried ve Roy da kim?" diyeceksiniz..
Ben de aynen öyle demiştim, Vegas gezimizde "Siegfried ve Roy'u görmelisin" diyen Kazım Baba'ya..
Aslında o parayı vermezdim de, beni çarpan, illüzyon ve sihir şovu yapmaları oldu.
Çocukluğumdan beri hobimdi benim. Aileye, arkadaşlara numaralar yapar, bizdeki ünlü ilüzyonistleri de hiç kaçırmazdım.
Siegfried ve Roy, şovlarını vahşi aslanlar ve kaplanlarla yapıyorlardı..
Yani her an ölüm tehlikesi içinde sihir gösterisi..
Kazım Baba haklı çıktı. O muhteşem şovu hayat boyu unutmadım.
35 sene her gece iki şovla devam ederek, Vegas tarihinin en uzun süren gösterisi oldular.
2003 yılında bir kasım gecesi, o muhteşem beyaz kaplanlardan birinin, Siegfried'in boğazını parçaladığını yazdı bana, Kazım Baba.. Doktorlar hayatını kurtardılar ama, bir daha sahnelere dönemedi. Sigfried "Kabahat bendeydi" diyerek kaplana el sürdürmedi. 2010 yılında bir hayır kurumu yararına özel bir "Final Şovu" yaptılar..
Hafta sonu okudum..
Siegfried Horn, Coronavirüs kapıp ölmüş!.

***


SEVDİĞİM LAFLAR
"Hayallerinize güvenin!. Çünkü sonsuzluğun kapısı onlarda saklıdır." Halil Cibran

TEBESSÜM
"Yediğin önünde Yemediğin ardında.." ...
Tam anlaşılmıyor ama, sanırım olay süpermarkette geçiyor. Utku'dan..

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA