Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

İmamoğlu Başkan’ın “Komik” ekibi...

İmamoğlu Başkan, hasta yatağından bile mesaj yolladı, biz İstanbullulara..
"Her şey çok güzel olacak" dedi.. Ama ne yazık ki, her şeyin değil, bir şeyin bile daha güzel olacağı yok Sevgili Dostum.. Öyle komik bir kişiler seçmişsin ve adam sanıp yanında gezdiriyorsun ki..

Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz

Başarı ekip işidir.. Hele de İstanbul gibi, dünyanın en kalabalık ve en yaygın metropollerinden birinde tam ekip işidir. Öyle adamların olacak ki, bir işi, bir sorunu havale ettin mi, anında çözecek, bitirecek ve ora insanları "İşte Ekrem Başkan geldi.
Yıllanmış sorun anında bitti" diyecekler.
Oysa senin adam sandığın, öyle sandığın için de, Kuzguncuk'taki kahve davetime "Sorun çözücü" diye yanında getirdiğin güya Ulaştırma Daire Başkanı, tam ipe un seren bir tip çıktı. Öyle çıkmakla kalsa iyi.. Ben meslekte 63'üncü yılımı doldurdum..
Böylelerini çok gördüm.. Bu yüzden de şaşırmadım.. Ama seninki, beni, belki de 81 yaşında olduğum için bunak, geri zekalı sandı, bir de..
Sevgili Başkan,
Hastanedesin. Canınla uğraşıyorsun. Tam da bu sırada seni yormak, üzmek gibi bir niyetim yok. Sanırım basın danışmanların bu yazıyı getirip önüne koymazlar.

İcadiye sağ taraf.. Buradaki kaldırım kafelerinde oturanlar rahat, ferah ve keyifli..

Koymasınlar zaten.
Çünkü bu yazının amacı seni şu an harekete geçirmek değil. Ben sadece kayda geçirmek istiyorum.
Geçireyim ki, İstanbullular, Ulaştırma Daire Başkanlarını tanısınlar ve bu kentin dakikada çözümlenecek en basit sorunlarında bile neden tek santim bir ilerleme dahi olmadığını görsünler.. Seçimi "Her şey çok güzel olacak" diye kazanan bir başkanın döneminde bile değişen bir şey olmadığını ve neden olmayacağını anlasınlar..
Bazı İstanbullular, bir eski banka sloganını hatırlayacaklardır..
"Yok aslında birbirimizden farkımız. Ama biz Osmanlı Bankası'yız.."
Nerde şimdi o banka?. Yok!.
Ne demek istediğimi anladın değil mi Başkan..
Ağır konuşuyorum değil mi?.
O zaman konuyu baştan özetleyeyim..

*

İcadiye Caddesi, daha eskiyi bilmem, ama 1920'lerden beri İstanbul'un en ünlü gezinti yollarından biridir.. Adını ilk babamdan duymuştum.
O yıllarda Kuleli Lisesi öğrencileri olarak, gıcır gıcır haricileri çekerlermiş hafta sonlarında ve istikamet İcadiye Caddesi.. İki yanlı kaldırım kafeleri, lokantaları arasında yürüyüşler..
Kahvaltılar, yemekler.. Kaldırıma atılan masaları, o yıllar Kuzguncuk nüfusunda çoğunluk olan, Rum, Ermeni ve Yahudi kardeşlerimizle tam bir Paris havasını, İstanbul'a taşıyan yol burası..
1957'de gazeteciliğe başladığımızda aramıza bir İstanbullu katıldı. Işıklar içinde yatsın.. Sonra Cumhuriyet Genel Yayın Müdürü oldu.. "Baba Oktay" derdik.. Oktay Kurtböke..

İcadiye sol taraf.. Bu da sol kaldırımdakilerin hali. Ben burnumun dibinde duvar gibi duran arabaya bakıyorum. İki konuğum sırtlarını adeta park etmiş arabaya dayamışlar. Soldakiler hücre hapsinde gibiler..

Yazıları dizgiye verip mürettiphaneden gelecek haberi beklerken, toplanırdık. Bir sohbet başlardı..
Baba Oktay, ağzından bal dökülerek lise öğrencisiyken İcadiye Caddesi'ndeki maceralarını anlatırdı bize..
1980'de İstanbul'a taşındığımda ilk gittiğim yer olmuştu İcadiye, o yüzden..
Son yıllarda da gözdem oldu..
Hemen her pazar, fırsat buldum mu gider oldum.. Okurlarım bilir..
Benim manzaram insandır. Bu yüzden de kaldırım kafeleri en sevdiğim mekan olmuştur, hep..
Uzatmayalım..
Bu yaz belediye uygulamasının getirdiği haksızlık, eşitsizlik ve adaletsizlik beni iyice rahatsız etti.. Üç şeritli caddenin iki şeridi gidiş geliş trafik akışına verilmiş, park için tek şerit kalmıştı ve park yeri olarak yolun solu seçilmişti. Sağda oturanlar, rahat, ferah, cıvıl cıvıl akan insan ırmağını seyrederken, soldaki kaldırım masalarında oturanlar adeta bir hücre hapsindeydiler..
Arkalarında yol kenarı binaların duvarı.
Önlerinde park etmiş otomobiller, hele de minibüslerin duvarı.. Adeta hücre hapsi.. Güya hava alacaksınız..
Beylikdüzü Başkanlığı'ndan tanıdığım, orda yarattığın mucizeleri yakından bildiğim için, bir pazar kahve içmeye davet ettim seni İmamoğlu Başkan.. Durumu, haksızlığı, adaletsizliği yerinde gördüğün an düzelteceğine inanıyordum çünkü..
Yazıyla anlattım sana İcadiye Caddesi'nde, Ermeni Kilisesi'nin başvurusu üzerine sağa park etmenin yasaklanmasını ve bu yasak yüzünden yöre esnafı arasında yaratılan büyük haksızlığı..
"Gel, gözünle gör" dedim..
İkiletmedin Başkan.. O yazının çıktığı pazar günü geldin. Hem de araban ve eskortlarınla, tam oturduğum kafenin önüne değil.. Tekne ile sahilden.
Tüm caddeyi korumasız, polissiz, zabıtasız, en altından başlayarak, oturduğum yukarıya kadar yürüyerek ve her şeyi görerek..
Ben de Kuzguncuk halkının sana ilgisini gördüm. İki çift laf edemedik bile, etrafını saran, hatrını soran, resim çektirmek isteyen yüzlerce kadın, erkek, çocuk Kuzguncuklu bırakmadı, hatta kahveni bile içmeye..
Yanında bir sivil vardı.
Büyükşehir Ulaştırma Daire Başkanı imiş.. Ona döndün ve emir verdin, yanımda.. "Bu sorunu en kısa zamanda çözelim" dedin.
Ben de o güya başkan (!)a "Yaz geçiyor. Daha fazla vakit geçirmeyin bu adaletsizliği bitirin. Çözüm basit. Ben icad etmedim.
Amerika, Avrupa'da gittiğim benzeri caddelerde hep ayni çözüm vardı. Bir ara çift yönlü trafik varken İstiklal Caddesi'nde de uygulandı. Bir gün sağa otopark, bir gün sola.. Bitti. Gitti.."
..Ve kafa sallayan Ulaştırma Daire Başkanınız çekti gitti..
Bekle Allah bekle.. Tık yok, Büyükşehir'den..
Ne Başkan'dan.. Ne Basın Bürosu'ndan.. Ne de sorunu güya çözecek Ulaştırma Başkanı'ndan..
13 Ekim'de "Birimiz uyutulduk Başkan" diye bir yazı yazmak zorunda kaldım..
O yazıdan sonra, muhtemel senin talimatınla Başkan, senin Ulaştırmacı, yardımcım Yasemin'i aramış, yüz yüze görüşmek için..
Yasemin'e "Kendisine söyle..
Yüz yüze konuşma şansını kaybetti.
Benim yazımdan sonra Başkanın emri ile beni arıyor şimdi.. Çok geç.. Ne diyecekse yazılı yollasın. Böylece "Yanlış anlamış" gibi çevirmeler olmaz. Söz gider. Yazı kalır" dedim..
Ve o yazı geldi Başkan.. O yazı geldi.. Buyur, önce oku, dikkatle..

*

Sayın Hıncal Uluç,
Bugünkü köşenizde 'Birimiz uyutulduk, Başkan!..' başlığıyla yayınlanan yazınıza ilişkin aşağıdaki hususları paylaşmak isteriz.
İcadiye Caddesi'nde, 2018 yılında yapılan trafik düzenlemesi sonrasında vatandaşlardan yaya geçişleri ve trafik yoğunluğu açısından şikayetler gelmesi üzerine, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Ulaşım Daire Başkanlığı, caddenin yeniden düzenlenmesi çalışmalarına başladı.
Çalışma kapsamında; yerinde inceleme yapıldı, şikayetler dinlendi, kapsamlı bir analiz gerçekleştirildi.
Çalışma sonunda, üç farklı trafik düzenleme projesi ortaya çıkartıldı. Söz konusu projeler, ilçe belediyesi ile paylaşılarak, görüşleri alındı.
Ayrıca Kuzguncuklular Derneği ile toplantı yapılarak, konu hakkındaki görüş ve önerileri de alındı.
Sayın Uluç,
İBB tarafından yürütülen tüm projelerde olduğu gibi, bu projede de bilimsel veriler ve halk katılımı dikkate alınmaktadır. Üretilen çözüm önerileri, projeden direkt etkilenen vatandaşların görüşleri doğrultusunda şekillendirilmektedir. İBB, günlük çözümler içeren projeler yerine, vatandaşların sorunlarını kalıcı şekilde giderecek çözümlere odaklanmaktadır.
Bu anlayışla yapılan toplantılar ve araştırmalar sonucunda, İcadiye Caddesi'ndeki sorunun sadece tek taraflı parklanma olmadığı; trafik sirkülasyonu, yaya hareketlerinin engellenmesi, parklanma sebebiyle trafik akışının sağlanamaması, otopark ihtiyacı olması, yeterli park alanı olmaması, özellikle hafta sonları yaya ve araç yoğunluğunun yaşanması gibi birçok sorun olduğu tespit edildi.
Bu nedenle, tek taraflı parklanmanın, yolun sağında ya da solunda olacak şekilde düzenlenmesi, İcadiye Caddesi'ndeki sorunları çözemeyecektir.
Tüm bu sorunların giderilmesi amacıyla geliştirilen trafik sirkülasyon projeleri, vatandaşların katılımı ile birlikte etüt edilmekte, İcadiye Caddesi'nin sorunlarına bütüncül ve kesin çözüm önerileri üretilmektedir.
Sayın Uluç,
Tekrar ifade etmek isteriz ki; İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun talimatlarıyla başlatılan çalışmalar, büyük bir titizlikle devam etmektedir.
Bu konudaki hassasiyetiniz için teşekkür eder, iyi çalışmalar dileriz.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Basın Danışmanlığı

*

Hem de bu pandemi döneminde gelirler iyice düşer, siftahsız kepenk indiren esnaf haberleri gazetelere düşerken, bir tarafı kayırıp, öbür tarafı ezen, sağ taraftaki kim bilir hangi torpilli, ya da iş bilir tarafından belediyenize yaptırılan bu eşitlik ve adalet anlayışını sıfırlayan uygulamayı yaz sonuna dek sürdürmek isteyen bir Ulaştırma Başkanı, Basın Danışmanlığı'nı uyutmuş ve bu "Ayıp" açıklamayı onlara yaptırmış.. Altında imza bile olmayan bir utanç, imzasız ki, yarın kimse sahip çıkmasın.. "Haberim yok, yazmışlar" diyen sıyırsın.
Ekrem Başkan,
Ben yazımda İcadiye trafiğinden söz ettim mi?.
Seninle önce telefonda konuştuk. Sonra yazdım davet ettim. O yazıda İcadiye trafiği var mıydı..
Geldin, oturduk, konuştuk. İcadiye trafiğinin adı geçti mi?.
Tek konumuz, yaz boyu sağ taraf esnafı lehine yapılan büyük haksızlık ve kayırmanın giderilmesi ve eşitliğin sağlanmasıydı.. Sen de benim yanımda o Başkan denen adama "Bu sorunu çöz" emrini verdin..
Şimdi gelen cevaba bak Başkan..
"... tek taraflı parklanmanın, yolun sağında ya da solunda olacak şekilde düzenlenmesi, İcadiye Caddesi'ndeki sorunları çözemeyecektir.
Tüm bu sorunların giderilmesi amacıyla geliştirilen trafik sirkülasyon projeleri, vatandaşların katılımı ile birlikte etüt edilmekte, İcadiye Caddesi'nin sorunlarına bütüncül ve kesin çözüm önerileri üretilmektedir." Yani, tek yönlü park eşitsizliğini çözmek için "Bir gün sağ, bir gün sol" demek yetmezmiş.. Tüm İcadiye trafik sirkülasyonu için çözüm projeleri etüt edilecek, bunlar vatandaş katılımı ile etüt edilecek ve İcadiye Caddesi'nin bütün sorunlarına tam ve kesin çözüm önerileri üretilecekmiş.
Dikkat.. Ölme eşeğim ölme.. Yaz gelip yonca bitecek de çözüm bulunacak değil..
O zaman bile çözüm önerileri üretilecek ancak..
Ulaştırmacı(!) adamın insaflı davranmış başkan..
"İcadiye Caddesi'nin trafik sorunları İstanbul trafik sorunlarından ayrı mütalaa edilemez ve çözülemez. Tüm İstanbul için projeler üretilecek, İstanbul trafiği tümüyle çözüldükten sonra ancak, İcadiye Caddesi esnafı arasındaki eşit olmayan, adaletsiz, tek taraflı, torpilli uygulama sona erebilecektir" de diyebilirlerdi..
Şimdi açık ve seçik, kim bilir hangi sebeple ise bilmiyorum, sağ tarafı tutan ve çözümün bu uzayan yaza rağmen getirilemeyeceğini bana resmen bildiren güya Başkan(!)ın, yazdırdığı bu aptal satırlarla beni uyutacağını düşünüyor, inanır mısın Ekrem Başkan..
"Ben ipe un sererim. Hıncal da kanar, uyur, bu mesele kapanır" sanıyor, Hazret..
Kapanmaz Başkanım..
KA- PAN- MAZ!..
Eğer ekibinin geri kalanı da böyleyse ve onları tez elden değiştirmezsen Ekrem Başkan, İstanbul'da "Hiçbir şey" daha güzel olmaz.. Her şey daha berbatlaşır ve...
Ötesini ne sen sor, ne ben söyleyeyim Başkan!

***


TEBESSÜM
- Otobüs şoförü yol boyu gidiyordu. Durağa geldi, durmadı.. Köşede "Sola dönülmez" işareti vardı. Döndü.. İlerde "Tek Yönlü Yol" ve "Girilmez" işaretleri vardı. O yola da girdi ve devam etti. Ama hiçbir trafik kuralını da ihlal etmedi. Nasıl?.
- Yürüyordu!.

SEVDİĞİM LAFLAR
Geçmiş asla ölmez.. Hatta geçmez bile..
William Faulkner

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA