Türkiye'nin en iyi haber sitesi
SEVİLAY YAZIYOR SEVİLAY YÜKSELİR

Partilinizden size bir mektup var Sayın Kılıçdaroğlu!

Bugün sizinle önemli bir şey paylaşmak istiyorum. CHP üyesi bir okurumdan e-posta ile gelen mektubu... Peki neden?
Çünkü CHP'lilerle ilgili yazdıklarımın altında hep bir art niyet arayan, tek amacımın CHP'yi karıştırmak, bölmek ve bu yolla iktidara yalakalık yapmak olduğunu düşünen fanatik CHP'lilere cevap vermenin en doğru yolunun bu mektubu yayınlamak olduğunu düşündüm.
Keşke yerim müsait olsaydı da tümünü yayınlayabilseydim. Ama maalesef yok! O nedenle kusuruma bakmayınız. Ama yıllardan beri CHP çatısı altında demokrasi mücadelesi vermeye çalışan ve mektubuna yazdıkları ile milyonlarca demokrat insanın duygularına tercüman olan CHP'li Nurhan Işıkseren'in isyanının özetini de lütfen dikkatlice okuyunuz.

CHP acilen demokratlaşmalı!
"Süheyl Batum üzerinden CHP'deki merkezi yapının, yani sorunun önemli bir yanını açıkça ortaya koymuşsunuz. Medya üzerinden yıldızını parlatanların paraşütle merkez yönetim koltuklarına oturması mıdır beklenen değişim/dönüşüm? Bu tarz-ı siyaset yıllardır CHP'nin demokratikleşmesinin önündeki en önemli engeldir ve sadece tıkaç rol oynamaktan öte bir fonksiyonu da olmamıştır. Tribünlere yönelik tespitleri, taraflısına hoş gelen açıklamaları terennüm ederek, dahası, bunu yaparken de 'bir bilen' rolüne soyunarak, yani bilgi ve akademik konum tacirliği üzerinden 'önemli adam' olmaya soyunmak, demokratik siyasetin temeline dinamit koymaktır. Etik de değildir; çünkü önemi kendinden menkul 'konumların' pazarlanması söz konusudur ve hak edilmeyen bir partili statüsü kazanarak statükonun bir parçası yani savunucusu olmayı peşinen kabul etmektir. Hüsamettin Cindoruk'un gücüyle merkez sağda önemli bir siyasi figür olmaya soyunmuşken CHP'de ikbal görüp rotayı değiştirmek, etik bir davranış mıdır?
Baykal'ın gidişini, dışarıdan veya içeriden ülke siyasetini dizayn etmek isteyen güçlerin bir işi olduğuna bağlayanların sayısı hiç de az değildir. Maalesef konunun bu boyutu hiç önemsenmemekte, ülke siyasetinin bu tür manipülasyonlara pervasızca açık olmasının üzerinde durulmasının gerekliliği geri plana itilmektedir.
Hal böyle olunca, Kılıçdaroğlu'nun başarısı da CHP'yi kontrol altında tutmak isteyenlerin etkisine açık olacaktır.
Bu nedenle üzerinde durulması gereken, CHP'nin bu oyunu bozarak özgür bir parti işleyişine olanak sağlayacak, halkın gücünü arkasına alacak yeni bir yapılanmanın nasıl hayata geçirileceğidir.
Bunun için de, yeni bir örgüt kültürü yaratmanın ve demokratik bir parti işleyişinin gerekli olduğunu kabul ederek, atılması gereken adımlara odaklanılmalıdır.

Tek adam zihniyeti
Önder Sav
'ın politik manevralarına dayalı demokratik bir parti içi işleyiş beklentisi tabii ki abesle iştigaldir. Kaldı ki, bir gecede tercihini başka bir liderden yana koyma yetkisini kendinde gören, Baykal yönetiminden CHP'yi kurtarmayı kendi başarı öyküsü gibi, üstelik magazinleştirerek kamuoyuna sunan bir genel sekreterin, tüzüğünde sol bir parti olduğu yazan CHP'ye uygun olup olmadığının üzerinde durulmalıdır.
Daha dün Baykal için bu tür uygulamaları mubah gören anlayışa, çiçeği burnunda genel başkanın bu kadar kolay onay vermesi düşündürücüdür.
Örgütü tek adam yönetimine teslim eden böyle bir zihniyete bağlı olarak CHP'nin demokratik bir iç yapıya kavuşmasını beklemek de bu durumda ham hayal oluyor.
Burada eleştirilen, sadece Önder Sav'ın uygulamaları değildir. Bir siyaset anlayışının, siyaset tarzının sorgulanmasıdır. Böyle bir siyaset yapma biçimine endeksli genel merkez yönetiminin, CHP'yi demokratik bir yapıya kavuşturmasını; çalışan, dinamik bir örgüt işleyişini başarmasını bekleyemeyiz.
Keyfi uygulamalardan uzak, kurumsal bir parti içi işleyiş, daha fazla zaman kaybetmeden hayata geçirilmelidir.
Aksi takdirde, parti içi çekişmelerin önü alınamaz. CHP'de iki tarz-ı siyaset artık geride kalmalıdır. Birincisi, hizipler arası mücadeleye dayalı parti içi iktidarı ele geçirme savaşıdır. Dinamik, demokratik bir parti örgüt yapısı için zaman kaybetmeden bir çalışma içine girilmeli ve sonuç alınmalıdır. Bu başarılmadan, CHP'nin halka dayalı, gücünü halktan alan bir parti olması ve dolayısıyla ülke çıkarlarını ön planda tutan politikaları uygulamaya sokması, sanıldığı kadar kolay değildir.
Bu nedenle öncelikle merkez yönetimin demokratikleşmesi gerekir. Yani, yeni bir yerel/merkez ilişkisi gereklidir.
Yeni bir anlayış ile sorunlara eğilmeden avara kasnak gibi döner dururuz. CHP'yi bu kısır döngüden çıkarmak için tabanın dinamiğinin merkezde hissedilmesi ön şarttır. Aksi takdirde, merkez yönetimi elinde tutanların/ele geçirmek isteyenlerin tasarrufuna kalmış bir parti içi yönetimle CHP'nin demokratik bir yapıya kavuşması ve dolayısıyla halkla irtibatlanmasının beklemek, abesle iştigaldir.
Merkez medyada, suya sabuna dokunmadan, aynı şeyleri terennüm ederek statükonun pekişmesine yol açan değerli yazarların değerlendirmelerinden 'gına' geldi artık.
Lütfen yerelin sesine kulak verecek, ezberleri bozacak bir çıkışa önayak olalım. Değişim/dönüşüm yerelden merkeze yürümek zorundadır. Son iki yüz yıllık siyaset tarihimiz de bunun gerekliliğini ortaya koymuyor mu?
Merkeze bel bağlayarak nereye kadar?!
Saygılarımla
Nurhan Işıkseren
CHP Edirne Merkez İlçe Üyesi
Sosyal Demokrat Siyaset Edirne Platformu Sözcüsü"

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA