Türkiye'nin en iyi haber sitesi
SEVİLAY YAZIYOR SEVİLAY YÜKSELİR

Şenlik değil, hünkâra ihanet meydanı!

Bütün yıl şenlikler düzenlenir yurdun dört bir yanında. Çoğu da özellikle yaz aylarına denk getirilir. Yörenin dışından insanların da katılımını artırmak için.
Bizim memlekette yani Malatya'da da iki önemli şenlik vardır. Birisi "dalbastı" adı verilen kirazın, diğeri de lezzeti dünyaca kabul edilmiş kayısının. Kirazı değil ama kayısı şenliklerini çok küçük yaşlardan beri bilirim. Çünkü tatilimizi özellikle o aylara denk getirirdi babam. Hem bir Malatyalı için doğar doğmaz favori beslenme ürünü olan kayısının en güzelini tatmak, hem de şenlikler dolayısıyla düzenlenen eğlencelerde yer alabilmek için.
Adı üstünde tabii: Şenlik! Şenlik yerine dönerdi şehrimiz 3 gün boyunca. Şimdi aynı mı bilmiyorum ama o zamanlar festivalin başlayacağı günün bir gece öncesi şehrin ileri gelenleri önde, çoluk çocuk ellerinde kayısıyı ve Malatya'yı temsil eden flamalarla arkada, fener alayları düzenlenirdi. Ve ertesi sabah başlayan kutlamalarda acayip eğlenceli faaliyetler yapılırdı. Güzellik yarışmaları, tiyatrolar, konserler...
Bu anlattıklarım yabancı gelmez çoğunuza, çünkü hemen her şehirde, yöresel şenlikler vardır. Mesela Diyarbakır'ın Karpuz, Akşehir'in Nasrettin Hoca, Manisa'nın Mesir Macunu sayabileceğim birkaçıdır. Ve biri hariç (ki o da Hacı Bektaş Veli'dir!) hemen hemen bütün şenliklerde amaç toplumda birlik ve beraberlik ruhunu artırmak, insanların kaynaşmasını sağlamak ve tabii yapıldığı yörenin de tanıtımına katkıda bulunmaktır.
Gördüklerimden, katıldıklarımdan hareketle söylüyorum. Bu tür şenliklerde siyasiler olur ama siyaset olmaz! Hangi partiden olursa olsun kimsenin o şenlikleri siyasi malzemeye çevirmesine müsaade edilmez.
En son katıldığım şenlik 4 yıl önce filandı. Mehmet Kavuk'un belediye başkanı olduğu Yeşilyurt Belediyesi'nin düzenlediği kiraz festivaliydi. Başkan AKP'lidir ama o yıl şenliğe herkesi davet etmişti. Her kesimden, her görüşten insan vardı. Samimiyetle söylüyorum bir kişi bile hatırlamıyorum kürsüde ya da kürsü dışında siyaset yapmaya kalkan. Kalkamadığından değil tabii. Kalkamaz çünkü oradaki toplum buna müsaade etmez! Gelen kim olursa olsun kural bellidir. Şenlenebildiğin kadar şenlenmek!
Şimdi gelelim sadede...
Farkındaysanız memlekette bu kadar şenlik olmasına rağmen gündeme her yıl aynı biçimde oturan tek şenliğimiz var. O da Hacı Bektaş Veli Şenlikleri. Haberler aynen şöyle başlar: "Hacı Bektaş Veli'yi anma etkinlikleri bu yıl da iktidar ve muhalefeti buluşturdu!" Ve genellikle şöyle biter: "Hükümet adına kürsüde konuşmasını yaparken X kişi yuhalandı! Protesto edildi!"
Peki neden böyle? Çünkü bu şenlikler Hacı Bektaş Veli'yi ve onun felsefesini tekelinde görenler tarafından epeyce bir zaman önce siyasi malzemeye dönüştürüldü de ondan! Yıllardır aynı rezalet! Aynı kepazelik! Aynı terbiyesizlik! Varsa itirazı olan çıksın söylesin ama ben bir yıl bile hatırlamıyorum kavgasız, gürültüsüz, protestosuz, olaysız geçen bir kutlama!
Düşünün... Her yıl aynı zamanda, aynı biçimde ve aynı mekânda alenen ihanet ediliyor o ince felsefenin sahibine ve bir akıl sahibi de çıkıp demiyor ki;
"Yeter be kardeşim! Yeter! Nedir derdiniz, ne istiyorsunuz Hacı Bektaş'tan? Nedir bu siyasilere olan hastalığınız? Neden insanları hem davet edip, hem de yuhalatıyor ve hatta en sonunda olduğu gibi yumruklatıyorsunuz? Utanmıyor musunuz onun adı üzerinde bu kadar çok tepinmekten? Yahu yakışıyor mu o şenlikten çıkan manzaralar; 'Sevgi muhabbet kaynar, yanan ocağımızda. Bülbüller şevke gelir, gül açar bağımızda. Hırslar, kinler yok olur, aşkla meydanımızda. Aslanlarla ceylanlar, dosttur kucağımızda!' felsefesine sahip o büyük hünkârın adına?"

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA