Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MERYEM GAYBERİ

Muhafazakâr medyada düşünce özgürlüğü yok mu?

AK Parti kurulduğu zaman muhafazakâr medyanın neredeyse hiçbir gücü yoktu. Rahmetli Erbakan döneminde medya oluşumuna önem verilmiş ama maalesef çok da başarılı olunamamıştı. O dönemde Milli Gazete, Kanal 7, Vakit ve 90'lı yılların başında daha çok eğitimli kesimlere hitap etmek için kurulan Yeni Şafak Gazetesi vardı.

28 Şubat'ın baskıcı cinnet günlerinde birçok liberal ve demokrat yazar, çalıştıkları gazetelerden kovuldu. Muhafazakâr medya işte o günlerde sayfalarını, gazetelerinden kovulan, demokrat söylemleriyle bilinen ama mahalleden olmayanlara da açtı. Cengiz Çandar bile muhafazakâr medyanın ekmeğini yedi.

***

Elbette yollar ayrılır, elbette fikir hürriyeti diyalog önemlidir. Lakin kazın ayağı hiç de öyle değildi. İlk fireyi Abdullah Gül'ün aday olduğu Cumhurbaşkanı seçimlerinde vermeye başladı bu "Demokrat yazarlar."

Kendisini her fırsatta başörtülü kadınların mücadelesine adayan bir "demokrat" yazarın "Başörtülü first lady görmek istemiyorum" sözlerini kulaklarımla duymuştum.
***

Kendisini "Muhafazakâr demokrat" olarak tanımlayan AK Parti, 2002 yılında girdiği ilk seçimde tek başına iktidar oldu. Ve zaman içinde muhafazakâr medyanın yetersiz olması nedeniyle büyük sorunlarla karşılaştı.

'Merkez medya' diye bilinen ve kendini 'objektif' sayan medyanın, kendi yandaşlığını 'Tarafsızlık' kisvesiyle pazarladığını herkes biliyor. AK Parti'nin 13 yıllık iktidarı boyunca, AK Parti ve Erdoğan'a karşı iftiralar manipülasyonlar ve dezenformasyonlar hiç eksilmedi.

Önceki gün Cumhurbaşkanı Erdoğan da diğer medyanın tek derdinin ne olduğunu şöyle anlattı: "İftira at tutmasa da iz bırakır, yaptıkları iş bu. Doğru yerinden kalkana kadar yalan dünyayı dolaşırmış."
***

Neyse AK Parti iktidarının ilk günlerinden itibaren "Millete düşman" medya her zamanki gibi harekete geçti. Bu medya, yıllardır milletin seçtiği liderlere ve partilere gösterdiği düşmanlığı sürdürünce, geniş toplumsal kesimlerin rahatsızlığı da arttı.

Ve medyadaki eksiklik iyice fark edilince muhafazakâr iş adamları tarafından medyaya yatırım yapılmaya başlandı.

AK Parti'nin 13 yıllık iktidarında Yeni Türkiye medyası epey gelişti ve büyüdü. Medya, içinde demokratların, dindarların, akademisyenlerin, yepyeni isimlerin de olduğu bir yazar kitlesine kavuştu. Ama buna rağmen Yeni Türkiye medyası, medyanın sadece yüzde 25'ine sahip. Kısacası toplumun yüzde 70'ini teşkil eden ana damarın medyadaki eksikliği hala devam ediyor.
***

Başkasının değerlerine, inançlarına hakaret etmeden her türlü fikrin ifade edilmesi, demokrasinin olmazsa olmazlarından. Özellikle gazetecilerin fikirlerini özgürce yazması, kendini ifade etmesi çok önemli.

Fakat "Eski Türkiye medyasına" göre, Türkiye'de basın özgür değil. Kendilerine ait onlarca gazete ve televizyonda istedikleri gibi hakarete varan eleştiriler yapıyorlar. Ama buna rağmen "basın özgür değil" diyorlar.

Aslında gazetelerin dörtte üçü kendi ellerinde olmalarına rağmen şunu demek istiyorlar; "Muhafazakârların, Yeni Türkiye medyasının da içinde biz olalım. Köşeleri biz kapalım ve oradan da iktidara ve Erdoğan'a yönelik rahat rahat hakaret edelim!"

Eğer dertleri bu değilse zaten sövecek onlarca TV kanalı ve gazeteleri olan insanlar neyin kaygısıyla yalan söyleyebilir ki?
***

Yeni Türkiye medyasının gelişmesinden rahatsız olanlar bu medyada yazan çizen herkese karşı tam bir itibarsızlaştırma operasyonuna başladı. Hatta zaman zaman tehdit boyutuna kadar gitti.

Örneğin Yeni Türkiye medyasında çalışan ve "Yalaka, satılmış, kaç para alıyorsun" gibi ithamlarla karşılaşmamış bir tane isim bulamazsınız.
***

Yeni Türkiye medyasının içinde elbette farklı düşünenler de olacaktır ve var zaten. Ne yazık ki bu farklı düşünenlerin bazılarında zamanla kişisel hesaplar ön plana çıkmaya başladı.

Ve böyle olunca da patronları bu isimlerle yollarını ayırdı. Ve sayıları çok da fazla olmayan bu kişiler, Erdoğan aleyhine kulis haberler üretmeye başladı. Hatta gazeteden ayrılmadan bir gün önce Erdoğan'a övgüler dizen bir yazarın, "Erdoğan Başkanlık istiyor çünkü Türkmen başı gibi diktatör olacak" dediğine şahit oldum.

Elbette herkes fikrini ifade eder ama daha bir gün önce övgüler dizdiğin kişiye birkaç gün sonra böyle suçlamalar yöneltmek gazetecilik değil ilkesizliktir. Dostluk, samimiyet, vefa gibi insani özelliklerdeki eksikliktir.

Dolayısıyla eski Türkiye refleksine sahip medyanın "özgürlükten" anladığı şu; "Herkes bizim gibi Erdoğan ve AK Parti kadrolarını eleştirsin, onları hiçbir medya savunmasın!"

Hem uluslar arası medyada hem içeride Erdoğan'a saldırılırken, bölgemiz yeniden dizayn edilirken, seçimden belirsizlik çıkmışken millet tabii ki kendi evladı olan liderine sahip çıkacaktır.

"Erdoğan'sız planlar" yapanların, bu toprakların sosyolojisinden hiç mi hiç anlamadığı aşikar.

Yeni Türkiye medyasının, Yeni Türkiye'nin mimarına, milletin yüzde 52 oy verdiği Erdoğan'a sahip çıkmasından daha doğal ne olabilir?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA