- Bir bebeğinizi kaybettiniz. Yeniden bebek var mı planlarınız da?
- T.Ö: İnşallah, çok istiyoruz. Nazara herkesten çok inanıyorum. İki aylık olmuştu, kaybettim. Bizim için acı bir tecrübe oldu. Ama bizi bir o kadar da yakınlaştırdı. Ludovic bütün gün sandalyede beni bekledi. Narkozdan çıktığımda hayal mayal gözlerimi açtım. Çok üzüldük. Orada bana bir sözü vardı hiç unutmam. 'Sen, nasıl bu kadar güçlü durabiliyorsun?' dedi. O benden daha çok etkilenmişti. Biraz hayatla dalga geçmesini bilmek lazım ya. Çoğu zaman onu ben üstleniyorum. Sonra da bir tüpüm alındı.
- Tüp bebek mi yapacaksınız?
- T.Ö: Yoo hayır, normal yollardan da olabiliyormuş.
- L.F: İki bebek istiyoruz. İki kız çocuk. Küçük Tuğbişler istiyorum
BENİM TUĞBAM GÜZEL, ZEKİ VE HASSAS
- Çocuk olunca fedakârlığı kim yapacak?
- T.Ö: Onu zaman ve şartlar belirleyecek. Bu konularda karar almak için acele etmemek gerekiyor. Ben acele etmiyorum çünkü çocuğun sorumluluğu çok fazla.
-
L.F: Çocuk olunca Tuğba'nın çalışmasını istemiyorum. Evinin kadını olmasını istiyorum. 16 yıl yeter, bence yoruldu.
- Ortak hayaliniz var mı?
- T.Ö: Yaşayarak tüm hayallerimize kavuşuyoruz zaten. Ama ortak iş yapmak gibi bir isteğimiz var. Tulu adında bir şirket kuracağız. Nickname'mimiz de Tulu. Bu yüzden de biraz Ludovic seninle konuşmayı kabul etti. Senin de adının kısaltılmışı Tulu. Kimseye röportaj vermeye sıcak bakmıyor, Tuluhancığım. İkimiz Milano ve İstanbul'da merkezleri olacak bir menajerlik, organizasyon şirketi kurmak istiyoruz.
- Üç kelime ile Tuğbanızı bize nasıl anlatırsınız?
- L.F: Benim Tuğbam güzel, zeki ve hassas bir kadın. Elini neye atsa mükemmel bir şekilde yapıyor.
- Sizin için?
- T.Ö: Eşim öncelikle benim en iyi dostum. Zeki ve çok centilmen
.
- L.F: Çok teşekkürler. (Gülüyor)
- Eleştirirseniz üç kelime ile?
- L.F: Tuğba bazen çok kıskanç olabiliyor. (Gülüyor) Bazen aramızda dil problem oluyor. Şimdilik İngilizce anlaşıyoruz. Belki bir gün aynı dili konuşuruz. Bazen birbirimizi bu dil sorunu yüzünden yanlış anlayabiliyoruz ama sonra çabuk çözüyoruz. Tuğba'nın İtalyanca konuşmasını çok isterim. Zaten çok çabuk öğreniyor.
- Ludovic'in ailesiyle aranız nasıl?
- T.Ö: Eşimin annesi beni hep Dalida'ya benzetir. Sesimi de. Bana hep 'Sen Avrupa'da olsaydın şimdi çok başka bir yerde olabilirdin,' diyorlar.
EVDE ÜTÜYÜ BEN YAPIYORUM
- Evlilik sözleşmesi yaptınız mı?
- T.Ö: Evet, Avrupa'da bunu otomatikman size soruyorlar ve amcam da yanımdaydı. 'Yap' dedi. Mühim değil. İtalya'da bana kahvaltıyı hep Ludovic hazırlar, Türkiye'de ben hazırlarım. Sürekli bizi evde, elinde bezle temizlik yaparken görebilirsiniz. Çok titizim. Hatta bazen eşime 'Türkiye'de star, İtalya'da housekeeper'ım (hizmetçiyim),' diyorum. Kendimle dalga geçiyorum. Eşimin bütün düzenini sağlamak hoşuma gidiyor.
- L.F: Evde ütüyü ben yapıyorum..
- T.Ö: Ütü yapmayı nedense çok seviyor ve güzel de ütü yaptığı için o konuda sağ olsun benim yükümü hafifletiyor. Evlilikte 'Bana şunu alsın, bunu alsın,' tavrı değil istediğim, dürüstlük ve sadakat bana yetiyor. Evimde huzur istiyorum. Bizim ilişkimiz ticaret üzerine değil, tamamen sevgi, aşk üzerine.
- L.F: Çok şanslıyım (gülüyor).
- Kim kimden uzun?
- T.Ö: Eşim benden 2 cm. uzun. Ben 1.82'yim. Ludovic 1.84 m.
- L.F: Ama Tuğba topuklularını ayağına geçirince bana fark atıyor.