- New York'ta sürünürken, hayat ne zaman yüzünüze gülmeye başladı?
- Gülmedi de, gülümsemeye başladı. 1964'te, bir resmim Guggenheim Müzesi'ne girdi. Bir kapı resmi.
- Nasıl oldu o?
- Üçüncü sınıf bir galeriden alınıyor resmim ve müzeye gidiyor. Tam sürpriz. Fakat Türkiye'de hiçkimsenin haberi bile yok bundan...
- Guggenheim'ı kimse bilmiyordur herhalde!
- New York'ta oturan Türkler, yerini dahi bilmiyorlardı. Hoş, hâlâ da bilmiyorlar! (gülüyor)
- O saatten sonra hayatınız değişiyor mu?
- Olur mu? Gırtlağa kadar borç! Hiç unutmam, sevdiğim bir gazeteci dostum 'Abi senin yerinde olsam çoktan intihar etmiştim,' demişti. Ama benim için imkânsız diye bir şey yoktur, istemek yapmaktır. Ankara'da galeri bile yokken 'Bir gün benim resimlerim dünyanın en önemli müzelerinde olacak,' derdim babama. Bir gün burama geldi (burnunu gösteriyor), gittim Guggenheim'ın müdürü Thomas Messer'e ve 'Ben gidiyorum, bırakacağım bu işi' dedim. 'Git,' dedi, 'ama gidersen gördüğüm en aptal adamsın! Çünkü burada yaparsın sen.' 37 yıl Guggenheim'ın müdürlüğünü yapmış koca adam, bir şey biliyor olmalı, dedim; kalmaya karar verdim.
-
Yurtdışında duvar serinizle tanındınız değil mi?
- Şu anda bile, yurtdışı dahil, daha tanınmadım!
- Kısa süre önce 'Dünyanın en değerli ilk 250 sanatçısı' arasında yer aldınız ama?
- Güzel bir şey elbette ama dünya sıralamasına göre gülünç! Mesela Dubai'de Christie's müzayedesi oluyor; Mısırlılar, İranlılar, Suriyeliler bize fark atıyor. Neredeyse Afganistanlılar da fark atacak!
- Daha mı çok eser alıyorlar yani?
- Daha pahalı eser alıyorlar. - Önemli değil mi bu listenin içinde olmak yani? - 221. olmak çok önemli ama bir tek resmimin değil, bütün resimlerimin böyle gitmesi lazım. - Kaç eseriniz yurtdışındaki müzelerde şu an? - 60-70 eserim var müzelerde.