Elif Şafak: Yazarları didiklemeyi seviyoruz
İskender romanı, Zadie Smith'in İnci Gibi Dişler kitabından çalıntı mı? Kapak kopya mı çekildi? Popüler konularla edebiyattan uzaklaşıyor mu? Elif Şafak iki yıl emek verdiği son romanı İskender hakkındaki bütün eleştirilere gülüp geçerken, okurun kendisine güveninden de emin
Bana çamur atana ben bir katre bile çamur atmam
- İskender yayımlanır yayımlanmaz böyle bir eleştiri bombardımanı bekliyor muydunuz?
- Ben bu eleştirileri hakikaten büyütmekten yana değilim. Çok farklı insanlar var, tabii ki çok farklı sesler, yorumlar olacak. Bu işin doğası böyle. Ama ben şunu biliyorum, okur çok başka bir yerden bakıyor. Bunu da artık senelerin birikimiyle söylüyorum. Bana gelen e-mailler, mektuplar, yorumlar, yolda görüp söyledikleri... Okur kitaba bakıyor; kitabı seviyorsa seviyor, sevmiyorsa da sevmiyor. Onun için ben okurdan gelen yoruma bakarım.
- Ama hiç etkilenmiyor olamazsınız...
- Tabii ki etkileniyorum.
- Bir sabah kalktınız ve bir gazetede romanınızın 'intihal' olduğu iddiasını gördünüz. İlk tepkiniz ne oluyor? Bir dostunuzu mu arıyorsunuz? O gazeteye telefon açıp hakaret mi ediyorsunuz?
- Hakkımda yazılan hiçbir şahsi yazıya, bugüne kadar şahsi bir üslupla cevap vermedim. Bana çamur atana, bir katre bile çamur atmamaya özen gösterdim. Her kem söz, sahibine geri döner çünkü. Benim tavrım çok net: Ben sevdiğim işi yapıyorum. Yazmaya âşığım. İftiralar, zanlar, dedikodularla hakikaten uğraşacak vaktim de yok.
KÜLTÜREL ELİT HALKTAN DAHA TUTUCU
- Türkiye'de edebiyat eleştirisi çok mu rahat yapılan bir iş oldu?
- 'Elit kesim ne diyor?' ile 'Halk ne diyor?' arasında fark var. Bizde kültürel elit, halktan çok daha tutucu, yeniliklere çok daha kapalı, tepeden, mesafeyle bakar. Şekilci, kuralcıdır. Okur böyle bakmıyor ki. Okur kapağı gördüğü zaman 'Ne kadar yenilikçi bir kapak!' diyor. O kadar çok gençten bu tepkiyi aldım ki. Onun için kültürel elitin ne dediğini çok da büyütmemekten yanayım. Çünkü Türkiye'nin tamamı İstanbul'daki birkaç tartışmadan ibaret değil. Ben kültürel elit için yazmıyorum.
- Kendinizi artık her romandan sonra eleştiri oklarıyla bekleyen bir jüri karşısına çıkar gibi hissediyor musunuz?
- Bence bir yazarın kendini başka yazarlarla rekabet içinde hissetmesi o kadar anlamsız ve gereksiz ki. Ben kendimi çok hırpalarım, kendimle çok uğraşırım, hakikaten yarışırım. Benim derdim bir tek kendimledir. Benim çok kulağıma geliyor, orada burada, arkamdan söylenenler. Ama ben bu teyp kapalıyken de kimsenin aleyhine dedikodu yapmıyorum. Bence yaratıcılık da bulaşıcıdır, bunu unutuyoruz. Ama maalesef dedikodu ve habislik de bulaşıcıdır. Eğer siz, iyi işler yapan, üreten insanlarla vakit geçirirseniz, bu sizi de teşvik eder üretmeye. Sizin yaptığınız bir eser, yarın bir gün beni de teşvik eder. Ama tam tersi ben sürekli dedikodu yapanlarla vaktimi geçiriyorsam, bu beni de etkiler. Muhabbetli işler yapan, yaratıcı insanlarla vakit geçirmek, onlardan ilham almak ve başkalarına da ilham vermeye çalışmakla, bence hayattaki vaktimizi biraz daha anlamlı geçirmiş oluruz.
- Ciddiye alıp, değer verdiğiniz edebiyat eleştirmenleri var mı?
- Elbette kıymet verdiğim edebiyat eleştirmenleri var, hem de senelerdir. Mesele de burada zaten. Diğerlerinin edebiyat eleştirisiyle ilgisi yok. Bizim ciddi, derinlikli, oturaklı edebiyat eleştirisine çok ihtiyacımız var. Bizde hep yazar eleştiriliyor, yazı eleştirilmiyor. Yazarın, şahıs olarak benim hiçbir önemim yok ki. Eser konuşulmalı, pozitif ve negatif yanlarıyla. Bir de bence eleştiri şu demektir: Ben sizi eleştiririm ki bir sonraki eserinizde daha iyisini yapabilin. Eleştiri, özü gereği yapıcıdır. Diğeri, hani 'Ben bunu ayağından çekeyim de ayağı kaysın...' Bu eleştiri değildir.
- Saçınızın rengi, bakışlarınız, giydikleriniz hep bir yazı malzemesi olabiliyor. 'Neden ben?' diyor musunuz?
- Nasıl göründüğümün, ne giydiğimin, saç rengimin hiç önemi yok. Aslolan eserler, kalıcı olan anlattığımız hikayelerin derinliği, kalitesi.
KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE TABİİ Kİ İLGİLENİRİM
- Popüler konuları eserlerinize fazla kattığınız ve edebiyattan uzaklaştığınız eleştirisine ne diyorsunuz?
- Her yazar, içinde bulunduğu toplumun, yaşadığı çağın ürünüdür. İinsanların acılarına, hüzünlerine kayıtsız değilsem, tabii ki etkilenirim. Dünyada, memleketimde neler oluyor, diye düşünürüm. Bunlara duyarsız olsam, zaten yazamam ki. Romancının da gündemi takip etmesi son derece doğal. Kadına yönelik şiddetle tabii ki ilgileniyorum. Bu konuda ortak bir vicdanla ortak hareket etmeliyiz. Beni dul bir anne yetiştirdi, boşanmış, tek başına. Ben çocukluğumdan beri kadın meselelerine çok duyarlı yetiştim zaten.
-Tasavvuf, Doğu-Batı sentezini bu popülarite adına kullandığınız da söylendi...
- Tasavvuf, daha ilk romanım Pinhan'dan beri var. Pinhan'ı 24 yaşında yazdım. Benim romanlarımda hep ikilemler sorgulanır; Doğu-Batı, sıla-gurbet, gitmek-kalmak, aşk ve aşksızlık... Birden fazla kitabımı okuyan herkes, bunu fark eder. Bu kitapta da tasavvufun izdüşümleri Yunus ve Zişan karakterlerinde kendini gösteriyor.
EN SON HABERLER
- 1 Beklentiler arttıkça boşanmalar da fazlalaşıyor
- 2 Batı’da çocuklar bunalımda
- 3 İçindeki sesi dinleyen bir diva
- 4 Gidenin ardından kalan sessizlik değil dönüşümdür
- 5 Bir düğün dernek meselesi: 150 dolara yuva kuruyorlar
- 6 Video ekranlarından kafamızı kaldıramıyoruz
- 7 Türk liselilerin müthiş başarısı
- 8 Rahmi Aksungur sanatseverlerle buluşuyor
- 9 Anne-babalar ekran başında kayboluyor
- 10 İnsanlık Gazze’deki vahşete daha ne kadar sessiz kalacak?