Suriye’yi sekülerizme doğru bombalama

Bush dönemi dış politikası deyince akla ilk gelen eylemlerinden, daha doğrusu savaş suçlarından birisi Irak'ı 'demokrasi getirme' bahanesiyle bombalamaları olmuştu. Açık bir şekilde, Obama dönemi dış politikası da Suriye'ye 'sekülerizm getirme' bahanesi altında bombalamaları ve bombalanmasına 'açık geçiş' vermeleri olacak.

Suriye, Sünni çoğunluğa sahip, Nusayri azınlık elitiyle yönetilen Müslüman bir ülkeydi. Esed'in halkına yönelik SCUD füzeleriyle başlayıp kimyasal saldırılarla devam katliamı, Esed'in seküler, öldürdüklerinin Müslüman olması hasebiyle göz ardı edildi. Suriye'ye demokrasi gelmesi, aynen Mısır'da olduğu gibi zararlı sonuçlar doğurabilirdi. Esed'in toplu katliamlar yoluyla yönettiği bir ülke, Müslümanların yönettiği bir demokrasiye tercih edildi ve bugüne gelindi.

Bu süreçte Amerika'nın söylendiği gibi kararsız bir politika gütmediği kanaatindeyim. Obama yönetimi bile sahaya dört yandan yabancı savaşçıların aktığı, önce Nusra'nın sonra da DAEŞ'in hâkimiyet kazandığı, kaotik bir Suriye'ye gidildiğini her adımda görmesine rağmen düğmeye basmadı. Sivil katliamlarının %96'sını yapan Esed rejimine karşı harekete geçilmeyip, %3'ünü yapan ama bunu şiddet pornografisinin en kötü örneklerine imza atarak yapan DAEŞ'e karşı harekete geçilmesi de bu yüzdendi.

Tabii tüm bunlar olup biterken Esed rejim güçleri, onların paralı savaşçıları, İran askerleri, Şii milisleri, Hizbullah milisleri, DAEŞ derken en son Rus savaş uçaklarına karşı da savaşmak durumunda bırakılan Suriye halkının bağrından çıkan muhalif güçler her seferinde yalnız bırakıldı. Seküler YPG güçlerine sağlanan hava desteği de, âdeta su gibi akan silah ve istihbarat yardımı da onlardan esirgendi.

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda kadeh tokuşturduğu Putin'e, Suriye'yi DAEŞ bahanesiyle istedikleri gibi bombalaması noktasında onay veren Obama, Putin'le beraber Suriye'nin geleceğine de karar verdi ve bunun seküler olması gerektiği ilan edildi. Tabii bu arada teokratik İran'ın Suriye'yi varoluş meselesi olarak konumlandırması da, 'seküler' Rusya'nın Ortodoks Kilisesi liderinin Suriye'yi açıkça bir 'haçlı seferi' olarak tanımlaması da 'seküler Suriye' idealine zarar vermeyen ayrıntılardan ibaret olarak ele alınacak.

Muhalifler, 'seküler Suriye' açıklamasını Rusya tarafından da bombalanacaklarının göstergesi olarak okudular ve haklı çıktılar. Rusya, DAEŞ mevzilerini bombalama amacıyla girdiği Suriye'de ilk hava hareketini yaptı ve DAEŞ'le uzaktan yakından ilgisi olmayan, Hama ve Humus'taki rejim muhalifi güçleri ve sivilleri bombaladı. 6'sı çocuk olmak üzere 33 sivil ve 6 savaşçı öldürüldü. İçlerinde ABD'nin desteklediği 'ılımlı muhalif' grupların savaşçıları da vardı.

Senatör John McCain'in Rusya bombalaması üzerine konuşmasında dediği gibi "Esed'in DAEŞ'i doğurduğu" gerçeği göz ardı edildikçe ne Esed rejimi ne de DAEŞ'le mücadele edilebilir. Eninde sonunda Türkiye'nin başından beri savunduğu "ne Esed ne DAEŞ" noktasına gelinecek ama o zaman kim bilir kaç yüz bin sivil ölümünden ve kaç milyon mülteciden bahsediyor olacağız?

Obama'nın dış politika mirası da en başta 'İran barışı'nı bina etmek için çiğnediği yüz binlerce Suriyeli sivil olacak. Ki o barış da Bush'un Irak'a getirdiği demokrasi projesi kadar 'uzun soluklu' olabilecek mi, göreceğiz.