Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ENGİN ARDIÇ

Daktır Aaz

Amerikalı'ya "Doktor Öz'ü tanıyor musun?" diye sormayınız, anlamaz. "Daktır Aaz" diyeceksiniz.
Profesör Doktor Mehmet Öz... Kardiyolog... Kalp uzmanı... Hani "sigara içen hastayı muayene etmem" demişti de, ben de "atın bu adamı Tabipler Odası'ndan" demiştim. Geri basmıştı, yok onu demek istemedim, estek köstek.
Dr. Öz gerek orada gerek burada çok ünlü bir isim. "Fındık promosyonuyla" Karadenizli üreticinin de takdirini kazanmıştı.
Sonra reklamcı Ali Taran eliyle fındığın "afrodizyak" yönü de öne çıkarıldı (biz okulda fındığa "Kalkotin" derdik!), orta yaşlı Türk erkekleri avuç avuç fındık yutar oldular. Kapalıçarşı dolaylarında fındık-üzüm karışımını turistlere "Turkish Viagra" diye satıyorlar.
Doktor Öz, "sağlıklı yaşam" faslında uzman. "Dünyanın en sağlıklı insanıymış", öyle diyorlar. Özellikle "zayıflama reçeteleriyle" Amerikan ve Türk kadınlarının da gönlünü fethetmiş durumda.
Ara ara, dönem dönem ortaya çıkar bu tür adamlar, Montignac falan... İyi de para kazanırlar... Numara bellidir: Yeşil salata, yağsız ızgara, kabuklu elma, "kibrit kutusu büyüklüğünde" beyaz peynir. (Bu lafı ne zaman duysam içim bulanır, kibrit kutusunu ağzıma sokmuş gibi olurum, böğk!)
Bir ara bendeniz de düşünmüştüm, "Rastignac" diye bir rejim uydurayım, köşeyi döneyim. Kitapçıda "Aşk-ı Memnu" romanını görünce onu "diziden sonra yazmışlar" sanan cahil burjuva karısı, Rastignac'ın da Balzac'ın bir roman kahramanı olduğunu nereden bilecek? Salla gitsin... Şekersiz çay, ızgara et, dön dolaş kibrit kutusu...
Geçen gün gene bir gazetemiz, yok, doktorun Türkiye'deki reklamını üstlenen gazetemiz değil, onun kankası başka bir gazetemiz, kimbilir kaç yüzüncü kere, "Doktor Öz'ün beslenme sırlarını" açıkladı.
Bir Amerikan magazin dergisinden almışlar, dergi de bu gibi durumlarda gelenek olduğu üzere malını "doktorun mutfağına girdik" diye satıyor, sanki yatak odasına girmişler.
Nelermiş bu müthiş sırlar?
Doktorumuz, sabah kahvaltısında darı ve tarçın yiyormuş, süt ve su içiyormuş.
Başka? Başkası yok, bu kadar. Kibrit kutusu falan da yok.
İyi. Hemen uygulayın.
Yemek aralarında da doktorun yaptığı gibi karalahana yaprağı, turp ya da pazı, brokoli kökü ve rezene atıştıracaksınız!
Öğle yemeğinde kıyılmış ceviz, dondurulmuş yabanmersini, yarım muz. Bunları karıştırıp "hall-i hamur" edeceksiniz, macun olacak. (
Şu darıyı, rezeneyi ve yabanmersinini hangi manavda bulabiliyorsanız bana da söyleyin.)
Akşam yemeğinde çorba tabii, ayrıca kuşkonmaz, karnıbahar, kereviz, kimyon ve sarmısak. İçine deniz tuzuyla maydanoz filizi katıp kaynatacaksınız.
Bakalım kaç gün sürdüreceksiniz, ne kadar dayanacaksınız?
Bu işin çözümü basittir oysa: Ne yiyorsan yarısını yiyeceksin, ne hareket yapıyorsan iki mislini yapacaksın!
Ama biz ne yazık ki öyle yapmadık efendim, Doktor Öz'ün mutfağına gireceğimize Sahan Kebapçısı'nın salonuna girmeyi tercih ettik. İşte bu nedenle de kaknem feministler bize "pis şişko" diyorlar, maalesef.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA