Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

Açılımlar sadece Kürtleri ilgilendirmiyor ki

Yeni zamanlar eski zamanlardan daha hızlı. Çağ değişimleri artık tarih kitapları okunarak değil takvimlere bakılarak izleniyor.
Bugün gündeme gelen geçmiştekilere benzer gelişmeler, etkilerini çok hızlı gösteriyor.
Örneğin reform girişimlerinin olumlu ve olumsuz sonuçlarını hemen görebiliyoruz.
Gorbaçov'un "Perestroika" (Yeniden yapılanma) ve "Glasnost" (Şeffaflık) içerikli reform açılımı ile ülkesini yenilemek isterken Sovyet İmparatorluğu'nun çöküp dağılmasının üzerinden tam 20 yıl geçmiş.
BBC'de Gorbaçov'la söyleşi yapan Brian Hanrahan'ın "Çok mu hızlı davrandınız" sorusuna cevap olarak, şu anda Rusya'da yer alan reform girişimlerini çok yavaş bulduğunu söylemiş.
Bize gelince...
Bazı yorumcular Tayyip Erdoğan'ın siyasi geleceğini "Kürt Açılımı"na endekslediğini ve bunun da büyük riskler içerdiğini söylüyorlar.
Bu tür yorumları okur ve dinlerken, sadece gülüyorum.
AK Parti'nin gelecek seçimde alacağı sonuç çeşitli açılımlara değil, ekonominin canlanmasına bağlı.
Zaten bütün hesaplar da ekonominin 2010 sonunda canlanacağı varsayımı üzerine yapılıyor.

Tanzimat açılımı

Buna karşı "Kürt Açılımı" veya "Demokrasi Açılımı" denilen reform girişimi, bir iktidarın değil tüm ülkenin geleceğini ivedilikle ilgilendirmekte.
Geçmişteki benzer açılım girişimleri başarısız olduğunda bunların olumsuz dramatik ve hatta trajik sonuçları bir yüzyıl içinde hissedilirdi.
Taraf'ta "Tanzimat Açılımı"nı irdeleyen Markar Eseyan 1826 tarihli "Tanzimat Fermanı" ndan bugün de geçerli olabilecek şu bölümü sütununa aktarmıştı:
- Dünyada can, ırz ve namustan daha kıymetli bir şey yoktur. Bir insan bunları tehlikede görünce yaradılıştan kötü olmasa bile, canını ve namusunu korumak için olmadık çarelere başvurur. Bunun devlete ve millete zarar vereceği açıktır. Buna karşı can ve namustan emin olan kimse sadakat ve doğruluktan ayrılmaz.
Tanzimat Fermanı bu noktaları vurguladıktan sonra Osmanlı tebaası olan Müslümanlarla diğer dinden olan insanların hukukun güvencesi altında bulunacaklarını ilan ediyordu.
Osmanlı'nın kendini yenilemek amacıyla benimsediği "Tanzimat Açılımı"ndan çöküp dağıldığı 1920'lere kadar olup bitenleri hatırlayın.

Düzen değiştirilemedi

Gerçekten hukukun üstün olduğu ve her milletin (veya cemaatin) devlet katında ve 4kanunlar karşısında eşit oldukları bir düzen kurulabilseydi, herhalde bugün hâlâ "Ermeni Tehciri" sorunsalı gündemimizde bulunmazdı.
Osmanlı devletinin fonksiyonerleri Balkan Savaşı ve 1'inci Dünya Savaşı sürecinde, kopan milletlerin ve milliyetlerin liderliğine soyunmazlardı.
Bizler Cumhuriyet'le bir açılım daha yaptık ve Tanzimat'la ilan edilen ama gerçekleşmeyen sosyo-politik yaşam biçimine dönük yeni bir reform sürecini başlattık.
Ama sadece "Varlık Vergisi" trajedisi veya "6-7 Eylül 1955" pogromu bile nerelerde başarısız olduğumuzu gösterebilir.
Şimdi de gündemde "Kürt Açılımı" var.
"Kürt Açılımı" denilen reform girişimi geçmiştekinden farklı bir yaklaşımla Türkiye'deki farklılıkları zenginliğe ve sinerjiye dönüştürme arayışıdır.

Başarısız örnekler

Bu açılımın gerçekleşmesi için hukukun üstünlüğünün, sivil yönetimin, temel hak ve özgürlüklerin, yasalar önünde herkesin ve devletle bireyin eşit olmaları, idarede ve siyasette şeffaflığın üst değerleri oluşturmaları da gerekiyor.
Yani mesele sadece Kürt kökenli Türk vatandaşlarının beklentilerine cevap vermek değildir.
Hepimizin geleceğini ilgilendiriyor bu açılımlar.
Tanzimat açılımının başarısızlığının trajik sonucu çok uzun zaman sonra Osmanlı devletinin çöküp dağılmasıyla ortaya çıktı.
Ama günümüzde birlikte yaşamayı beceremeyen toplumların devletleri, trajik son ile çok çabuk karşı karşıya kalıyorlar.
İşte Yugoslavya, işte Sovyetler, işte Irak...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA