Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

Ya bütün açılımlarda amaçlananlara ulaşılırsa...

Bu gidiş iyi gidiş değil. "Ermeni Açılımı"nın Türkiye ile Ermenistan arasında diplomatik ilişki kurulmasına dair protokole dayanması, durumun ne kadar tehlikeli noktalara gittiğini gösteriyor.
Bu iktidar başlattığı her açılımı böyle sonuçlandıracaksa, Kıbrıs Sorunu kalıcı bir çözüme kavuşacak demektir.
Böyle giderse Kürt Açılımı farklılıkların zenginlik olduğunun herkes tarafından benimsenmesi ve bölücü terörün bitmesi ile sonuçlanabilir.
Daha da tehlikeli olan ihtimal ise, Türkiye'nin Avrupa Birliği kriterlerine tam uyması ve sonunda AB'ye tam üye olmasıdır.
Bunlara bir dur demenin zamanı gelmiştir.
Şimdiye kadar bunların yaptıklarına sadece seyirci kalındığı için, Türkiye ile Suriye arasındaki sorunlar çözümlenmiş ve hatta Suriye vizeyi kaldırmıştır.
En tehlikeli durumu da vurgulayalım.
Bunları, yani AK Parti iktidarını "Şeriat tehlikesi" ile özdeşleştirmek hızla demode olmaktadır.
Daha da ötesi bunların açılımlarının "Yeni bir siyaset kültürü" oluşturduğunu objektiflikleri tartışılmayan aydınlar bile söylemektedir.
Geçen hafta Taraf'taki yazısında konuyu irdeleyen Halil Berktay'ın şu gözlemleri, tehlikenin çapını gösterir niteliktedir:

Bunlar farklı

- AK Parti liderliğinin değişik, alışmadığımız bir siyaset tarzı var. Gerçekçi olalım. Hiç de cahil, ilkesiz, vizyonsuz ya da korkak ve teslimiyetçi değiller. Beklendiğinden çok daha esnekler, bu bir. Çabuk öğreniyorlar, bu da iki. Çünkü kompleksli, takıntılı değiller. Erdoğan, Gül ve ekipleri (başbakanın Kasımpaşalılığa izafe edilen bazı reflekslerine karşın) Türk siyasetinin bu bildik davranış kalıbına da çok benzemiyor aslında. Son tahlilde, soğukkanlılıklarının ağır bastığını düşünüyorum.
- 2002'den bu yana bütün adımları, zikzakları, ileri-geri manevraları geçiyor gözlerimin önünden. Özellikle 2004-2006 arasında benim de umutsuzlandığım anlar oldu. AB'den vazgeçtiklerinden, pillerinin bittiğinden, reformculuklarının tükendiğinden kuşkulandığım. Ya da ihanete uğramış, satışa getirilmişçesine öfkelendiğim, Şemdinli'de olduğu gibi.
- Yanıldık. Yanılmışız. İlginç bir tarafı var AKP'nin: They keep coming back. Dış dinamiklerin (özellikle neo-con'ların daha 2007'de belirginleşen düşüşü ve Obama'nın başkan seçilmesinin) de yardımıyla, tekrar tekrar geri geliyorlar, bir vakitler terk etmeye zorlandıkları mevzilere. Hayır, şeriat uğruna değil (buna inanan kaldı mı?) Daha ziyade demokratikleşme ve Avrupalılaşma, ya da bu yolda Türkiye'nin taşımak zorunda kaldığı eski kamburlardan, ölü ağırlıklardan kurtulma doğrultusunda. Ermeni sorunu iyi bir örnek.

Bazı önlemler

Bu tür tahlillere ve övgülere konu olan AK Parti'nin yurtta ve dünyada itibar ve başarı kazanmasına karşı, mutlaka bir şeyler yapmak gerekiyor.
Örneğin barış ve uzlaşma amaçlayan her açılıma karşı "Vatanı satıyorsunuz" benzeri sloganlarla karşı çıkmak şarttır.
AB ile yakınlaştıkları zaman "İkinci Sevr", AB ile araları açıldığında ise "Bunlar bizi Ortadoğu'ya çekiyor" türü sloganları kullanmak işe yarayabilir.
Bunlar yapılırken, Erdoğan'ın ve AK Parti'nin evrensel doğrularla çelişen söylemleri desteklenmeli, bir bölüm medya ile kavgaları körüklenmeli, yanlışları övülerek onlar aşağı çekilmelidir.
Herkesin çok dikkatli olması gerekiyor.
Bunlar her açılımlarını "Ermeni Açılımı"nda olduğu gibi sonuca ulaştırırlarsa, 2011'deki genel seçimi de tek başlarına kazanabilirler.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA