Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

Kin ve nefret üretimini artık durdurmalıyız...

Her eğitim yılının başlangıcında hatırlanan bir fıkra-öykü vardır. İlkokulun 1'inci sınıfındaki ilk günün sonunda evine dönen minik öğrenciyi annesi uyarır:
- Yatağa erken gireceksin... Yarın okul var!
Minik öğrenci annesinin bu uyarısı karşısında şaşkın, isyan eder.
- Yarın neden okul olsun ki? Bugün gitmedim mi okula?!
Aslında tüm yaşam böyle değil mi?
Bitmek tükenmek bilmeyen ve ancak ölümle mezun olunan bir okul değil mi yaşam?
Her gün hiç duymadığınız ve bilmediğiniz bilgilerle karşılaşmak ve bitmez tükenmez sınavlara girmek.
Sevdiğiniz kızla veya erkekle evlenmişsiniz. Bu aşk öyküsünü mutlu sona bağladığınızı düşünüyorsunuz.
Oysa bundan sonraki yaşamınız, evliliğe, aileye, çocuklara, geçime dönük yeni sınavlara gebe olacaktır.
"Nihai mutlu son" hep önünüzde olacaktır.
Siyasetçisiniz diyelim.
Bir seçim kazanıp iktidar oldunuz.
İktidar koltuğuna oturduğunuz gün önünüzdeki yeni seçime hazırlanmak durumunda olmaz mısınız?

Bitmeyen sınav

Ancak öldükten sonra ülkenize ve insanlarınıza yaptığınız hizmetler, rakipleriniz tarafından da kabul edilecektir.
Siyasette "Devlet adamı" rütbesine ölmeden önce ulaşılamaz.
İşadamını da "Rekabet" gibi, "Ekonomik krizler" gibi sınavlar bekler.
Ülkeleri tarih sınar her gün.
Bir dönemde dünyaya hükmeden imparatorluklar çöküp parçalanıverir, süper devletler çekip küçülürler.
Dünün kahramanları bir anda bugünün hainleri olurlar.
Hiç kesilmeyen değişim rüzgârı bir dönem gelir ve kasırga şiddetinde esmeye başlar.
Yüzlerce yıldır yaşadığınız topraklarda "Yabancı" konumunda bulursunuz kendinizi.
Canınızı kurtarmak için göç edersiniz ve yabancı topraklarda "Yerli" olmaya çalışırsınız.
Yaşam bitmek tükenmek bilmeyen bir ayakta kalabilmek çabasıdır da.

İnsafsız bir coğrafya
İçinde bulunduğumuz coğrafyadaki ülkelerin ve halkların yakın geçmişte yaşadıklarını hatırlayarak, kendi ülkemize karşı daha insaflı olmayı denemeliyiz.
Zorlama kamplaşmalar, kin ve nefret üretimi, toplumda farklı düşünenleri "Onlar" ve "Bizim gibi olanlar" diye sürekli kategorize etmek, bir oylama sonucunu yansıtan renkli haritalardan eski Yugoslavya'ya özenen yorumlar çıkartmak, zaten insafsız sınavlarla dolu yaşamı daha da zorlaştırmaktan başka ne işe yarar ki?
Demokrasi ve uygarlık, farklılıkların birlikte yaşamaları demektir.
Siyaset farklılıkları kaşımak, bunları yara haline dönüştürmek mesleği değildir ki...
Siyaseti yorumladıklarını var sayarak son referandumla tüm oylamalar bitmiş gibi davranan, kin ve nefret üretimine katkıda bulunan meslektaşlarımın, "Yaşam"a ilkokulun birinci günü sonundaki şaşkınlıkla bakan minik öğrenciden farklı davranmalarını beklemek istiyorum.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA