Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BERCAN TUTAR

Kaos tüccarı ABD’nin son kurbanı Ukrayna

Robert Kagan'ın 'Dangerous Nation/ Tehlikeli Ulus' dediği ABD, şanına yakışır şekilde hareket ediyor. Onca hezimete rağmen emperyalist statükoyu yeniden inşa çabalarından vazgeçmiyor.
Son yıllarda nüfuzu azalan ABD, elindeki en etkili silah olan 'kaos stratejisi'ni devreye sokarak yeniden güç kazanmaya çalışıyor.
Çünkü ABD ne zaman çaptan düşse ve müttefiklerini konsolide etmekte zorlansa veya yeni bir projeye başlamak istese hemen ustası olduğu kaos siyasetine başvurur.
Örneğin 1950 Kore Savaşı, 1956 Süveyş Krizi, 1980 Irak-İran Savaşı, 1990 Kuveyt işgali, 1992 Bosna Savaşı, 1999 Kosova Savaşı, 11 Eylül 2001 saldırıları, 2010 Arap Baharı ve son olarak 2013'te düğmesine basılan Ukrayna krizi gibi olaylar, netice itibarıyla ABD'nin yeniden güç devşirdiği birer 'tasarlanmış yaratıcı kaos' projesidir.
1948'de SSCB ve Çin yanlısı Kuzey Kore güçlerinin Güney Kore'ye saldırılarını pasif kalarak teşvik eden ABD, iki yıl sonra kriz tam istediği kıvama geldiğinde 'Güney Kore benim Asya'daki savunma hattımdır' diyerek müttefikleriyle birlikte müdahale etme kararı aldı. Üç yılda üç milyon insanın öldüğü savaş sonunda ABD maksadına ulaşarak Kore'nin bölünmüşlüğünü korudu ve bu günümüze kadar devam eden kriz sayesinde Asya'daki varlığını daha da tahkim etme imkânı buldu.

***


1956'daki Süveyş Krizi ile İngiltere, Fransa ve İsrail'i devre dışı bırakarak Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Akdeniz'deki nüfuzunu genişletti. 5 Ocak 1957'deki Eisenhower Doktrini ile de komünizmin yayılmasını önlemek bahanesiyle yaptığı askerî ve ekonomik yardımlarla bölge ülkelerini vesayet altına aldı.
23 Ocak 1980'deki Carter Doktrini ile ABD, Fas'tan Basra Körfezi'ne, Hazar'dan Aden Körfezi'ne uzanan bölgeyi hegemonya alanı ilan etti. İlginçtir Carter Doktrini'nden bir gün sonra 24 Ocak 1980 kararları ile Türkiye ekonomik paradigmasını değiştirerek neo-liberal sisteme geçti. Ardından 12 Eylül 1980 darbesiyle Türkiye, ABD'nin istediği askeri ve siyasi formata sokuldu.
Türkiye'deki darbeden sekiz gün sonra ise 20 Eylül 1980'de Irak-İran Savaşı başladı. Sekiz yıl süren savaşın ardından ABD, bölgedeki tek hegemon konumuna ulaştı.
1990'da ise sıra Körfez'e geldi. ABD'nin Bağdat elçisi April Glaspie, o yıl Saddam Hüseyin'e "ABD'nin Arap-Arap çatışmasında bir fikri olmadığını" söyleyerek Irak liderini Kuveyt'e saldırmaya teşvik etti.
Ardından Kuveyt bahanesiyle 1991'de Körfez Savaşı'nı başlattı. Bu sayede Körfez ve Hürmüz Boğazı üzerindeki egemenliğini pekiştirerek enerji jeo-politiğinde Asya ve Avrupa'yı domine etmeye başladı.

***


Bundan sonra Balkanlar'a el attı. Bosna Savaşı'nda Sırpların soykırımlarını 1992'den 1995'e kadar izledi, sonra müdahale etti. Benzer kaotik senaryoyu 1999'daki Kosova Savaşı'nda da izledi. Bu sayede Balkanlar'daki gücünü sağlamlaştırdı.
11 Eylül 2001 saldırıları ile bu kez vesayet altına aldığı İslam dünyasını yeniden dizayna kalkıştı. Bu bahaneyle Afganistan ve Irak'ı işgal etti. Milyonlarca insanın hayatını yok ederek İslam dünyasını bir ölüm ve kaos yurduna çevirdi. Terör hamlesi sonuç vermeyince bu kez 2010'daki Arap Baharı'ını boğdu. Libya, Suriye, Mısır, Yemen ve Irak'taki hak ve özgürlük taleplerini işgal, iç savaş, darbe ve DEAŞ gibi projelerle yok etti.
Ancak ne yapsa da terör ile savaşta başarılı olamadı. Ve bunun faturasını da Avrupalı müttefikleriyle Rusya'ya kesti. 2013'te tetiklediği Ukrayna krizi sayesinde hem Baltık'tan Akdeniz'e uzanan hat üzerinde bulunan Doğu Avrupa ve Karadeniz'deki gücünü yeniden tahkim etti hem de Rusya ve merkez Avrupa arasında başlayan yumuşama sürecini baltaladı.
Sonuçta krizin kurbanları ABD'nin oyununa gelen Ukrayna ve Avrupa ülkeleri oldu. Kiev 2014'te açıklarında zengin doğalgaz yatakları bulunan Kırım yarımadası ile kömür zengini olan doğudaki Donbas bölgesini kaybetti.
Şimdi ise ABD, Ukrayna krizini bir NATORusya savaşına dönüştürerek kaosu daha da derinleştirmek istiyor. Fakat ABD bu kez başaramayacak. Zira Doğu Avrupa ve Baltık ülkeleri dışında kimse bu yeni kaosun taşeronu veya parçası olma niyetinde değil.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA