BERCAN TUTAR

Emperyal para/digmanın krizi

Uluslararası güç dağılımı çok kutupluluğun ortaya çıkmasına doğru dalgalanmaya devam ettikçe ABD liderliğindeki Atlantik'te ekonomik ve finansal sistemden askeri ve sosyo-kültürel katmanlara kadar pek çok alanda peş peşe krizler patlak vermeye başladı.
Batı'daki bunalım derinleşirken Çin, Rusya, Türkiye, Hindistan ve İran gibi Avrasya aktörlerinin Ukrayna'dan Suriye'ye, Tayvan'dan Libya'ya uzanan askeri, siyasi ve iktisadi fay hatlarındaki ağırlığı ise her geçen gün daha da artıyor.
Son olarak ABD'de art arda batan bankalar krizinde de görüldüğü üzere liberal ekonomik sistemin küresel enflasyonu evcilleştirme hamlesi ile tedarik krizi ve enerji sorununu çözme girişimleri sonuçsuz kaldı.
Bu çözülüşün, Batı ülkelerini etkileyen 2008 finansal krizi veya Endonezya'dan Japonya'ya kadar Asya-Pasifik ülkelerini derinden sarsan 1997'deki gibi finansal bunalımları tetiklemesinden korkuluyor.
Nitekim daha şimdiden ABD'deki banka krizinin Avrupa'yı da sarstığını görüyoruz. Hâlbuki küresel piyasalardaki bu mini panik aslında daha da büyük sarsıntı potansiyeline sahip jeopolitik aysberglerin sadece görünen yüzü.

***


Dolayısıyla her ne kadar farklı ülkelerle QUAD ve AUKUS benzeri güvenlik ve savunma anlaşmaları yapsa da hemen herkes 'hegemonik ölüm döşeği'ndeki ABD'nin artık eskiden olduğu gibi küresel angajman modelini başarıyla sürdüremediği kanısında.
Zira Amerikan hegemonyasına göre şekillenmiş geleneksel güvenlik anlayışı Ortadoğu başta olmak üzere Asya-Pasifik ve kıta Avrupası'ndaki ülkelerin dış politikasının 'mihenk taşı' olma pozisyonunu kaybediyor.
Bu yeni evrensel paradigmadik dönüşümün en büyük göstergelerinden biri de Ukrayna savaşında ABD'nin bütün gayretlerine rağmen Rusya'ya karşı askeri bir konsolidasyon oluşturamaması ve ekonomik ambargo çağrısına istediği küresel desteği görememesidir.
Pax Americana paradigmasındaki bir diğer kritik dönüşüm işareti de Çin'in araya girmesiyle 10 Mart'ta İran ve Suudi Arabistan'ın Pekin'deki görüşmelerden sonra diplomatik ilişkileri yeniden tesis etmeyi kabul etmesidir.
Son olarak ABD'nin Ortadoğu'daki emperyal dinamiklerini sarsan hamlelerden biri de dün Moskova'da başlayan ve bugün de sürecek olan Rusya, Türkiye, İran ve Suriye arasındaki dörtlü görüşmelerdir. Türkiye'nin Şam rejimi ile yeni bir sayfa açması sadece Suriye politikasında değil bölgesel ve küresel düzeyde de oyun değiştirici bir adım olarak görülüyor.

***

Bu küresel gelişmeler kuşku yok ki ABD'nin Türkiye'yi frenleme ve yeniden rehin alma projelerini de temelden sarsıyor.
Üstelik Batı'daki darboğazlar ülkemizin sadece uluslararası denklemlerdeki ağırlığını artırmakla kalmayacak aynı zamanda Türkiye'nin İslam dünyasının jeopolitik ve manevi lideri olma süreci önündeki emperyal engelleri de birer birer ortadan kaldıracaktır.
Böylece zihinlerde ve kalplerde yaşamaya mecbur bırakılan bu tarihi ve görkemli hayal, jeopolitik bir realiteye dönüşecektir. Yeni süreçte Türkiye bölgesindeki en önemli askeri ve ekonomik güç olarak Çin, Rusya, ABD ve Avrupa arasında da vazgeçilmez bir ekonomi-politik merkez konumunda aynı zamanda.
Haliyle, yeni bir dünya ancak bu dünyanın kilit ülkesi Türkiye'nin görkemli hayallerini realiteye çevirmesiyle mümkün.
Çünkü Türkiye'nin küresel güçler üzerindeki paradigmatik etkisinin artık onların ülkemiz üzerindeki para/digmatik etkisinden daha fazla belirleyici olduğu yeni bir döneme giriyoruz.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA