Donald Trump liderliğindeki ABD'nin yeni küresel stratejisinde İsrail'in artık eski ağırlığı yok. Zira Trump yeni Ortadoğu siyasetinde en az İsrail kadar Türkiye, Suudi Arabistan, Katar, BAE, Mısır ve hatta İran'a bile önem veriyor. Bir bakıma Yahudi lobilerinin ABD dış politikası üzerindeki operasyonlarının devri kapanıyor.
İsrail gazetesi Haaretz'den Yair Assulin kapıldığı paniği, "Bu gerçeğin anlaşılması yıllar alabilir. Ancak bazıları için bu çoktan gerçekleşti. Tüm Ortadoğu'yu fethetsek ve herkes bize teslim olsa bile bu savaşı kazanamayız" sözleriyle dile getirmiş.
Ynet'den Yossi Yehoshua, "Ateşkes ve rehine anlaşması bizim için çok kötü. Ama kabul etmekten başka da seçeneğimiz yok" derken analist Erel Segal, "Trump'ın seçilmesinin bedelini ilk biz ödüyoruz. Bize anlaşma dayatılıyor. Oysa Kuzey Gazze'yi ele geçireceğimizi ve insani yardımı engellememize izin vereceklerini düşünüyorduk" ifadesiyle yaşadığı hayal kırklığını dile getirmiş.
Çünkü Trump kabinesindeki azılı siyonistleri vitrin süsü olarak kullanmayı tercih etti. Sahaya güvendiği Steve Witkoff'u sürerek Yahudi lobisinin oyununu sekteye uğrattı.
***
Emekli Tuğgeneral Amir Avivi de WSJ'deki yazısında "Kendisini yenileyen Hamas'ın performansı bizim onu yok etme hızımızdan daha hızlı" diyerek askeri çaresizliklerini vurguluyor. Son olarak Joe Biden'ın 7 Ekim 2023 saldırısından bir ay önce İsrail'e atadığı ABD elçisi Jack Lew ise siyonizmin diplomatik hezimetini şöyle özetliyor: "İsrail, Afrika ve Güney Amerika'da bu kadar çaba harcadığı Küresel Güney'i kaybetmekle kalmadı. Ayrıca hafızaları Biden'ınki kadar eski olmayan Batı'daki bir neslin desteğini de kaybetti..."***
Bu kasıtlı sızıntının amacı, ezber bozan Trump'a "Ayağını denk al, güç sende değil bizde. Çevrendeki herkes bizim adamımız" şeklindeki tehditten başka bir şey değil. Şimdi Trump'ın Gazze, Ukrayna, İran ve Suriye dosyalarında kabinesindeki siyonistleri değil de neden Steve Witkoff'u görevlendirdiği daha iyi anlaşılıyor.