Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HOP KÜLTÜR SAMİ TOSUN

Detone olmadı, kalbimizde yaşıyor!

"Türkücü Azer Bülbül'ün, 'Detone okuma,' uyarısına, 'Betona okumuyoruz, mikrofona okuyoruz işte!' diye karşılık verdiği bir ortamda, Nihat Doğan kendini geliştirmiş, enternasyonalizmden söz edebilmektedir"

Açık konuşacağım kıymetli okur, Nihat Doğan'da vahşi bir zeka var. Vallahi bakın, şaka diye söylemiyorum. Twitter'da arzı endam eylemesinin ardından her daim evlerimize konuk olmaya başlayan Nihat Doğan, geçen gün şöyle bir mesaj yolladı Twitter'dan: "Kahrolsun küçük elitist burjuva faşizm gericiliği, yaşasın proleterya enternasyonalizm..." Tamam, ufak tefek yazım yanlışları ve bir kısım teorik donanım sorunları var ama siz daha evvel hiçbir fantezi müzik sanatçısının böyle bir çıkış yaptığını gördünüz mü? Mesela, muadillerinden Azer Bülbül'ün, "Detone okuma," uyarısına, "Betona okumuyoruz, mikrofona okuyoruz işte!" diye karşılık verdiği bir ortamda, Nihat Doğan kendini geliştirmiş, enternasyonalizmden söz edebilmektedir. Bununla dalga geçilmez, ancak takdir edilir!..

HELALİM BENİM!
Her şey olmak istiyor O. Verseler, memleket idaresini ya da -enternasyonalist açılımı dikkate alındığında- Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi daimi üyeliğini gözünü kırpmadan üstlenecek bir özgüvene sahip. "İdeolojiniz nedir?" diye sorulsa, "Biz kendimiz ideoloji yaptık demin, çok güzel oldu," diyecek, kesin. Bahis konusu ideoloji bir ekip işi değildir, tek başına yapılmıştır tabii; Nihat Doğan'ın kendisinden 'biz' diye söz etmesi tevazuundan ileri gelmektedir. Çünkü O, kendinden 'biz' diye bahsetmeyi bile bir tevazu gösterisi olarak telakki etmektedir. Mütevazı olmasa, bütün çoğul şahısları kapatıp, kendinden 'biz-siz-onlar' diye bahsedecek cüreti bünyesinde barındırmaktadır bir yandan da! O'nun özgüveni basit bir denkleme indirgenemez. Düşünün bir, 'küçük elitist burjuva faşizm gericiliği' gibi iddialı bir tespiti, kendisini takip eden on binlerce kişinin gözü önünde ve gözünü kırpmadan formüle edebiliyor, bu kavram internetin dışına fazlasıyla taşarak bu satırlara kadar yansıyabiliyor. O ise kendisinden gayet emin. Şimdi gidip sorsanız, muazzam bir davanın adamı olarak savaş açmıştır yarım porsiyon faşist gerici burjuva elitlerine. (Af buyurun, yukarı bakmadan yazdım, böyle oldu. Sorsanız, kendisi de bakmadan bir daha tekrar edemeyecektir zaten aynı tanımı. Ziyanı yok.) Nasıl da çağdaş bir Don Kişot, değil mi? Beş yıldızlı oteldeki o meşum gecede zerre kabahati olmadığına yürekten inanıyorum. Hakikaten. İsabetsiz bir kararla, İzzet Yıldızhan'a Sanço Panço vasıfları atfettiğine, hadi en fazla ortamda bir Dulsinea gördüğüne ve lüzumsuz yere başına iş aldığına eminim nedense. Tamam, 'ekmek parası' kabilinden ekstralara çıkıyor ama kanaatimce fani heveslerini savaş baltası misali derinlere gömmüş, ulvi işlere bakıyor O. Kendini bize anlatmaya çalışıyor, "Hey dünyalı! Biz dostuz!" diye sesleniyor adeta... O'na kulak versek, dünyada tek bir mesele kalmayacak; samimiyetle inanıyor buna... 'Mister Universe!' Dünya barışı!.. Nihat Bey, idealizmin dibine vurmuştur. Her şeyi sıcak sıcak tüketen magazin medyasının tarih öncesi sayılabilecek bir döneminde Seda Sayan'la hissi temas geliştirmiş olan Nihat Bey, Seda Hanım'a, "Helalim!" diye seslenirken, unutulmaya yüz tutmuş bir ritüeli gerçekleştiriyordu mesela. Yine muadili Azer Bülbül'le mukayese edersek, konu daha iyi anlaşılabilir sanırım. Türkücü bir hanımla nişanlanan Azer Bülbül, söz konusu nişandan iki gün sonra Belçika'ya gider ve nişanlısı bir televizyon programında Azer Bey'den bir daha haber alamadığını beyan edince Azer Bey'in cevabı, "Telefonunu kaybettim," olur. Bunun yanında, "Helalim!" seslenişi nasıl da naif bir duruştur!.. Yani diyeceğim o ki kıymetli okur, bakmayın siz Nihat Bey'in Fazıl Say'a hoyrat mesajlar yolladığına, bu münasebetle Fatih Altaylı ve Murat Bardakçı'ya konuk olduğuna falan. O hakikaten reklam peşinde değil; vahşi doğası sürüklüyor O'nu oradan oraya. Evet, genel kültüründe de bazı sorunlar var ama öğrenmeye vahşice bir hevesi olduğunu anlamamak için kör olmak gerek. O'na sahip çıkalım, daha fazla öğrensin, bizi Konfüçyus alıntılarıyla daha fazla aydınlatsın. Onunla bütünleşik bir yaşam sürelim... Ama itiraf edin... Sizin de gönlünüz Azer Bülbül'e kayıyor değil mi? Sahi, nerede o güzel insan?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA