Türkiye'nin en iyi haber sitesi
TULU GÜMÜŞTEKİN

Brüksel'de yeni bir iktidar mı?

Avrupa Birliği (AB) müzakereleri, yeni bir faslın açılmasıyla önemli bir hayatiyet kazandı. İspanya dönem başkanlığı, görev süresi dolmadan gıda güvenliği ile ilgili faslın açılmasını sağladı. Böylelikle 13'üncü faslın açılmasından sonra AB ilişkilerinde yakın vade nasıl görünüyor bir göz atmakta yarar var.
Her şeyden önce, Lizbon Anlaşması'yla ortaya konan yeni sistem, yavaş yavaş oturmaya başlıyor. AB, kendisine bir "başkan" seçti ve bu kişinin adı Herman Van Rompuy. Konsey başkanlığını gene altı aylık dönemler itibarıyla üye ülkeler yüklenecek. Üye ülke dönem başkanlığı ile kalıcı başkanlığın bir arada nasıl çalışacakları, başından beri herkesin merak ettiği bir konuydu.
İspanya dönem başkanlığı, bu konuda önemli bazı işaretler vermiş bulunuyor. Başbakan Zapatero'nun fevkalade nazik üslubu, Van Rompuy ile İspanya temsilcilerinin hiçbir aşamada birbirlerinin ayaklarına basmamalarını sağladı. Gene de kalıcı başkanlık makamı, Van Rompuy'un son derece mütevazı kişiliği ve çizdiği düşük profilli görüntüye rağmen, kalıcı bir işleve sahip olabilecek gibi görünüyor.

Rompuy ile diyalog güçlenebilir

AB içinde, herkesin hemfikir olduğu önemli bir sorun var: Geçmişte son derece önemli rol oynayan Komisyon Başkanlığı makamında güçlü bir isim üye ülkelerin yöneticileri tarafından istenmiyor. İkinci dönemini yaşayan Barroso, AB ile ilgili hiçbir önemli konuda görüş bildirmiyor, Komisyon'un çalışmasını tam anlamıyla bir teknokratlar kulübü aktivitesine çevirmiş bulunuyor. Komisyon üyeleri, Olli Rehn olsun, şimdilerde Stefan Füle olsun, başkanlarından çok daha fazla ciddiye alınan siyasi kişilikler haline geldiler. Ancak bu yetmiyor, AB içinde, yalnızca AB'yi temsil edecek bir ses herkes tarafından bekleniyor ve isteniyor.
Herman Van Rompuy, son derece sakin, sessiz ve akıllı biçimde, bu boşluğu doldurmaya başladı. Her şeyden önce, AB'nin kalbinin attığı Brüksel'i ve onun siyasi koridorlarını avucunun içi gibi bilen bir kişi. İkincisi, Belçika gibi, devamlı biçimde bir yarısı diğer yarısı ile anlaşmazlık içinde olan bir siyasi gelenekten geldiği için, taraflar arasında nasıl denge sağlanacağı hususunda gerçek bir virtüöz becerikliliğine sahip. Üçüncüsü, her olgun siyasetçi gibi, kişisel görüşlerini vestiyere bırakıp toplantılarda alınan kararlar çerçevesinde hareket etmeyi becerebiliyor.

Belçika'nın başkanlığındaki risk
İşin Türkiye'ye yönelik tarafına gelirsek, hepimiz İspanya'nın dönem başkanlığı sürecine büyük ümitlerle bakmıştık, İspanya da açılabilecek dört faslın hepsini birden açmayı hedeflediğini açıklamıştı. Türkiye'nin AB üyeliğini, İspanya'da iktidara gelen çeşitli hükümetler birbirleriyle yarış edercesine ve içtenlikle savunuyorlar. Bu bir gerçek. İspanya'nın tek başına üç ya da dört fasıl açtırmak gibi bir gücü olmadığı da meydana çıktı. Bu da bir başka gerçek.
Altı ayda bir değişen dönem başkanlığı konusunda, "acaba bu ülke Türkiye'ye destek verir mi" sorusunu sormaktan zamanla vazgeçmeye başlayacağız gibi görünüyor. Dönem başkanlığı tabii ki en üst siyasi düzeydeki diyalog için önemini sürdürecek. Ancak şu anda hükümeti bile olmayan Belçika'nın dönem başkanlığı sürecinde yapabilecekleri için kiminle konuşabilir Türkiye?
Çok uzun zamandır Türkiye, AB içinde hem gücü olan hem AB'nin nasıl çalıştığını iyi bilen hem de üyeliğimizi destekleyecek bir kişiliği yanına alabilmiş değildi. Van Rompuy bu rolü üstlenebilir mi? Eğer AB başkanlığı makamı Fransa ve Almanya tarafından benimsenirse (şu aşamada öyle görünüyor), bir arabulucu siyasi makam olarak işlerimizi bir hayli kolaylaştırabilir.
İran takas anlaşması konusunda son derece gerçekçi bir analiz yapan ve Türkiye'ye hiçbir AB yöneticisinin vermediği payeyi verebilen Rompuy, son dönem büyüme rekoru kıran Türkiye ekonomisini, bu ekonominin AB için yaşamsal olan potansiyelini de olması gerektiği gibi değerlendirerek gerçek bir vizyoner olabilecek mi?
Neresinden bakılırsa bakılsın, AB içinde üye devletlerin büyük ağırlığına denge unsuru olabilecek bir güç, her zaman üyelik müzakereleri dediğimiz bu zor ve büyük denge hesapları gerektiren süreçte bir olumlu unsur olarak görülebilir. Eskiden Komisyon bu görevi üstlenirdi, şimdilerde AB Başkanlığı bu işlevi devralacak gibi görünüyor.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA