Bu fotoğrafı geçen cuma sabahı Edremit'i yüksekten gören bir yerden çektim; ağzımı, burnumu atkıyla sararak. Çünkü kentin üzerine karabasan gibi çöken kirli havayı teneffüs etmenin 'ölüm' olduğunu biliyordum. Fotoğrafın kadrajında Edremit Belediyesi'nin binası da var. Yani belediye görevlileri de her sabah işlerine giderken bu zehri soluyor, akşam mesai bitiminde yine içlerine çekiyorlar, mecburen...
Ama siz bakmayın bu mecburen ifadesine... Aslında hiç de mecbur değiller. Çünkü hava kirliliğini denetlemek ellerinde. Görevlendirirsin iki zabıta memurunu, kalitesiz kömür yakan, gerekli baca temizliğini yaptırmayan, filtre takmayan, havaya zehir saçan binaların yönetimlerine basarsın cezayı, tekrarında vurursun kalorifer dairesine mührü, olur biter.
Ben, minik bebeğim ilk gelişimini daha steril bir coğrafyada tamamlayabilsin diye şimdilik Kazdağları'nda ikamet ediyorum. Ela bebek, buranın havasından, suyundan, kükürtlü jeotermal suyundan yararlanabilsin istiyorum. Meğer benim oksijen çadırı olarak bildiğim yer, kamu görevlilerinin adam sendeciliği yüzünden çoktan gaz odasına dönmüş. Yazık!...