
Bir zamanlar kalecilik
Renkli fotoğraf, Milli Takım ve Beşiktaş'ın eski kalecisi Zafer Öger'in arşivinden: Muhtemelen 80'li yılların ortaları. Yer: Beşiktaş'ın antrenman yaptığı Şeref Stadı.(Şimdilerde yerinde lüks bir otel var)
Sahanın zeminine dikkatinizi çekerim. Toz halinde deniz kumu. O yıllarda Türk Haberler Ajansı ve Güneş Gazetesi'nde Beşiktaş muhabirliği yaptığım için orayı çok iyi bilirim. Zemindeki kumların arasında midye ve deniz minareleri olurdu. Zafer ve diğer kaleciler idmandan önce, plonjon yaparken yaralanmasınlar diye ceza sahası içindeki o keskin midyeleri ayıklardı.
Saha, eski Çırağan Sarayı'nın sınırları içinde bulunduğundan soyunma odasında tarihi bir hamam vardı ve futbolcular kurna başında yıkanırdı. Stat görevlisinin en zorlu işi ise koca hamamı ısıtacak çalı, çırpı ve tahta bulmaktı. Bunları da çoğunlukla lodos sonrası kıyıya vuran molozlardan sağlardı.
Şimdi sıkı durun: Top toplayıcı çocukların ellerinde birer uzun saplı kepçe bulunurdu. Çünkü bariyeri bulunmayan deniz kenarındaki sahadan toplar sürekli denize kaçardı. Denizden kurtarılan her top için o çocuklara 2,5 lira verilirdi. Bir zamanlar top toplayıcılar için kullanılan "İkibuçukluk" deyimi de buradan gelmektedir.
Bizim ligdeki kaleciler Avrupa deplasmanına gitmeyi dört gözle beklerdi. Çünkü sahalarımız beton gibi sert toprak ya da balçık çamur olduğu için Avrupa'nın çim sahaları onların gözünde cennetti. Öyle ki, sırf bu şahane çim zeminin tadını çıkarmak için top kucaklarına gelse bile bir adım yana çekilip plonjon yaparlardı...
Ben de bir dönem beton kadar sert sahalarda kalecilik yaptığım için sağ dirseğimdeki burç kanaması bana o yıllardan yadigâr kaldı.
Bunca şeyi niye mi anlattım?
Yeni neslin, Zafer gibi eski kalecilere saygı duyması için. Çünkü o zamanlar kalecilik, gladyatörlüğe eşdeğerdi...
Japon işi taksimetre
Tokyo'da bir adam taksi çeviriyor. Dil engeli yüzünden sadece gideceği yerin ismini söylüyor. Şoför, anladığını ifade edip nazikçe kapıyı açıyor ve adamı taksiye bindiriyor. Bir süre gittikten sonra taksimetreyi kapatıyor ve iki dakika sonra tekrar açıyor.Yolcu, gittiği yerdeki insanlara "Taksiciye sorar mısınız, neden taksimetreyi bir süreliğine kapattı?" diyor. Japon taksici soruyu şöyle yanıtlıyor:
"Sola sapmam gerekirken dönüşü kaçırdım. Bu yüzden iki kilometre fazladan yol gitmek zorunda kaldım. Bu tamamen benim hatamdı. Bundan kaynaklanan fazla parayı müşterimden alamazdım."
Benden bu kadar. Yazının gerisini zihninizden siz tamamlayın...
Teşekkürler Ömer Asaf
İstanbul'da Ömer Asaf Kar isimli öğrenci öncülüğünde bir araya gelen Ümraniye Mehmet Ali Yılmaz İlkokulu öğrencileri, ürün bırakmak için okula giren İsrail destekçisi boykot listesindeki bir dondurma firmasının aracını yuhalayarak boykot etti. Daha sonra bir basın kuruluşuna konuşan Ömer Asaf, "O marka dondurmaya verdiğimiz para Filistin'e bomba olarak gidiyor" diyerek toplumsal bir farkındalığa öncülük etti.
Ve... Ömer Asaf bu örnek hareketiyle bu yılki İyilik Ödülü'nü aldı.
Dört ayrı teşekkürüm var: Ömer Asaf'a, onu yetiştiren muhterem ailesine ve bunu takdir eden Cumhurbaşkanlığı ve Diyanet İşleri Başkanlığı'na...
Gaf kürsüsü
Survivor'da fragman yanlışlıkla bir gün önce (14 Mart) yayınlanınca herkes Meryem'in eleme adayı olduğunu öğrendi.
Zap'tiye
Ekrem İmamoğlu'nun ha bire yanan belediye otobüsleri sayesinde İstanbul ılıman bir kış geçirdi...
Ne demiş?
Müge Anlı, Ece Gürel'e cadılık eğitimi veren Hale Nur Özen'i programına davet ederek "Gelin bana da cadılık dersi verin ama ben süpürgeyle uçmak isterim" dedi.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.