YÜKSEL AYTUĞ

Dijital dünya çocuklarımızı çaldı

Maalesef dört yanımız "yoldan çıkmış" çocuklarla doldu. Son olarak Ahmet Minguzzi'nin katilini kınayan 16 yaşındaki çocuk, 7 akranı tarafından öldüresiye dövüldü. Ne yazık ki artık çocukların "çocuk olarak yargılanıp yargılanmayacağını" tartışmaya başladık.
Peki çocuklarımız nasıl bu hale geldi?

Onları bazen bilerek, bazen bilmeden, çoğu zaman da çaresizce dijital dünyanın kötülüklerine terk ettik. Çocuklarımızı sadece sokaktaki organ mafyasının kaçıracağından korktuk. Oysa asıl çocuk hırsızları telefonlarında, tabletlerindeydi. Kötülüğün övüldüğü, kötülerin kahramanlaştırıldığı bu sosyal medyanın "yetiştirdiği" ve terörize dijital oyunların "eğittiği" çocuklardan zaten farklı bir tepki bekleyemezdik. Üstelik kendi cep telefonlarımızla o kadar meşguldük ki, yanı başımızdaki çocuklarımızın akıllarının ve ruhlarının başkaları tarafından nasıl çelindiğini fark edemedik.
"Sinir"den korktuğumuz için onların dijital bağımlılığına "sınır" koyamadık. Ne istedilerse kayıtsız şartsız önlerine koyduk ama asıl açlık çeken ruhlarını doyurmayı hep ihmal ettik. Kendi dijital dünyamıza öyle daldık ki, onların gerçek ihtiyaçlarını yani ilgi, sevgi ve aidiyet taleplerini görmedik, göremedik...
Hepsinden önemlisi "onaylanma" ihtiyaçlarını sosyal medyadaki "like"lara terk ettik.
Şimdi yarattığımız bu karanlığın içinde çocuklarımızla "körebe" oynuyoruz.
Vuran, öldüren, çalan, çırpan, tehdit eden, zorbalık yapan çocuklar...


Yapay zeka köşe yazabilir mi?
Yukarıdaki yazıyı yazdıktan sonra aklıma ilginç bir fikir geldi. Yapay zekaya "Köşe yazarı olsaydın ne yazardın?" diye sormak. Ne ilginçtir ki, benimkine benzer bir konu seçti.
"Başlık: Dünyada kayıp mahallenin sakinleri.
Sabah alarmını kapatırken telefonundaki haber akışıyla uyanıyoruz. Öğlen toplantısında ekranlarımızla göz göze geliyoruz, akşam yemeğinde TikTok'u gezinirken zamanın nasıl geçtiğini anlamıyoruz. Peki, modern hayatın bu 'dijital vızıltısı' arasında komşuluk nedir, dostluk nasıl kurulur dersin?

1- Yüz yüze iletişimin kaybı: Sosyal medya, uzak mesafeleri eritirken fizikî yakınlığı erozyona uğratıyor. Komşunun kapısını çalmak yerine WhatsApp'tan mesaj atmak, sohbeti emojilere teslim etmek...
2- Algoritmalar ve balon evrenler: Beğendiğin içeriği tekrar görmeni sağlayan algoritmalar, görüş alanını daraltıp ideolojik ve kültürel kutuplaşmayı körüklüyor.
3- Dijital okuryazarlık sorunu: Haberler hızla yayılıyor, yanlış bilgiler saniyeler içinde milyonlara ulaşıyor. Gerçeği ayıklayabilme becerisi, modern dünyanın en kritik savunma kalkanı haline geldi.
Bir dahaki dijital molanda telefonunu cebine koy, komşunla göz göze gelerek 'Nasılsın?' de ve gerçek sohbetin tadını çıkar."


DEĞERLENDİRME
İki köşe yazısı arasında objektif bir kıyaslama yapmam gerekirse:
Yapay zeka, dünya gündemine hakim görünüyor. Yüklenen algoritmalar sayesinde bilgiye erişim hızı ve hacmi yüksek.
Bu başarısını bekliyordum ama yazı dili fazla didaktik ve soğuk. Edebi eksikliği hemen fark ediliyor. Okuru cezbedecek mizahi benzetme ve dokunuşlardan uzak.
Yapay köşe yazarının en büyük eksiği ise hitap ettiği yerel kitlenin kimler olduğunu bilememesi. Bu nedenle dünya gündemine hakim gibi görünse de Türkiye aktüalitesinden bihaber görünüyor.
Yapay rakibimi takdir etmeme rağmen, uzunca bir süre daha yerimi ona kaptırmayacakmışım gibi görünüyor.


Gaf'let kürsüsü
Bursa'da bir baba 7 yaşındaki çocuğunu TIR'ın direksiyonuna oturttu, yetmezmiş gibi bir de sosyal medyada paylaştı.

Zap'tiye
Şerefsizler sonunda kadınların yumurtalarını da satışa çıkarttılar. Korkarım yakında "Gezmeyen kadın yumurtası bizde" diye reklamını da yaparlar.

Ne demiş?
"Mahalle dediğin artık sakini olduğun semt değil biliyorsun. Sakinleri için sakin de değil artık. Patates baskılar mahalleden taşınmaya vardırmaz umarım." (Ayşegül Aldinç)

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.