Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ELVAN DEMİRKAN

‘Cool’ mu, ‘trendy’ mi?

Hepimiz bir imaj yaratabilmek için bir çeşit mücadele veriyoruz. Ama bazılarında bu durum daha ciddi bir vaka. Özelikle Nişantaşı ve Bebek'te şöyle bir dolaştınız mı, gördüğünüz insan tiplerinin genelinde açıkça hissedilen bir 'aynılık' var. 'Cool' olmak için fazla çaba gösteriyorlar. Ama ben bu semtleri turlamak için mesken edinmiş kişilerin çoğunda 'cool' değil, daha çok 'trendy' bir hava görüyorum. Ne demek istediğimi şöyle açıklayayım. 'Trendy'; herkesin yaptığını, yani popüler olanı, 'in' olanı yapmak demektir. 'Cool' ise herkesin yapmadığını yapmak, kendini herkesten farklı ifade edebilmektir. İstanbul'a geldiğim zamanlarda arkadaşlarım sağolsunlar, özlemişimdir diye beni tüm popüler yerlere götürür. Bebek'te geçirdiğim bir cumartesi etrafıma iyice alıcı gözle baktım. Gördüğüm hemen herkes 'trendy' idi. Ne kadar uğraşılmış, ne bedel ödenmiş olursa olsun, sanki hiç üstünde durulmamış, kolaylıkla elde edilmiş, 'trendy' bir görüntü.

KENDİNİ TAŞIMAK
Kıyafetten, saçlara, güneş gözlüğüne, baş hafif yana eğilmiş, gülümsemeden, yapay bir çalımla yürüyüşe kadar her şey; "Bana bakın... Başarılıyım, sağlıklıyım, alımlıyım, rahatım, yalnız değilim, bütün problemlerimi idare edebiliyorum ve tüm bunların üstesinden gelmek için de öyle sıradışı bir efor sarfetmiyorum" demeye çalışan bir görüntü hakimdi. Bunda kötü birşey var demek istemiyorum.. Tam tersine zayıf yönlerini kapatarak hayatının kontrol altında olduğunu göstermek, kendini taşıyabilmek, kendine bakabilmek güzel birşey. Ama şöyle bir düşündüm, bu insanların kaç tanesi kendi çevrelerinin dışında yaşayanların hayatlarını nasıl idare edebildiklerini, nasıl geçinebildiklerini merak ediyorlar acaba?

DUVARLARI KALDIRIN
Her ne kadar bu çeşit görüntüdeki bütünlüğe hayran olsanız ve imrenseniz de, bu kadar görünüşe verilen önem, bir insanda duyarlılığın, derinliğin ve olgunluğun yeteri kadar gelişmemiş olduğunun da bir göstergesi olabilir.. Çünkü bir insan o ardına gizlendiği 'savunma sisteminin' çözülmesine izin verdikçe olgunlaşabilir. Bir başka deyişle her zaman 'cool' ve tam olunamayacağını kabul ettiğinizde o duyarlılık oturabilir.

* * *
Geçenlerde sevgili Haşmet (Babaoğlu), çok güzel bir konuya değinmiş. "Türkiye'de insanlar birbirini seviyor ama ne garip ki, değer vermiyor! Gençler burada 'insan' yerine konulmadıklarını hissediyorlar" demiş ve gençlerin "Burada bir holdingde işe başlasam yine de çevrem bana yalın biçimde insan olarak değer vermeyecek, belli bir hayat kalitesi elde etmem için yıllar geçecek! Oysa yurtdışında, gerekirse bir hamburgercide tezgâhta çalışırım fakat insan gibi yaşarım!" diye düşündüklerini yazmış. 20 yıldır Amerika'da yaşayan birisi olarak şunu söyleyebilirim. Türkiye'de gözlemlediğim; herkesin 'bu böyle gitmez' diye şikayet etmesi ama değişim için fazla bir çaba gösterilmemesi. Şikayet ettiğiniz negatifliğin bir parçası olmamak önemli.

FIRSATLAR ÜLKESİ Mİ?
Bir insan uzun süre kendi yetiştiği kültürden farklı bir yerde yaşadığı zaman vizyonu gelişiyor, değişiyor ve medenileşiyor. Bu bir gercek. Ama özellikle Amerika'yı fırsatlar ülkesi olarak görüp, bir birikimi olmadan buraya gelenlerin çoğu, buradaki kurallara ve yalnızlığa dayanamayıp, tası tarağı toplayıp geri dönüyorlar. Haşmet'in de dediği gibi yurtdışındaki olanakları ve ortamı abartmamak gerekir. Evet, Türkiye'de her şey pahalı, trafik berbat, düzensiz, bazılarında görüş dar, hiçkimse bazen yanlış olabileceğini hiçbir zaman kabul etmiyor ve belirli bir standardınız yoksa insan yerine konmayabiliyorsunuz. Kısaca hayat zor, ama bir o kadar da büyüleyici, heyecan verici, hareketli, romantik, sizi yakaladığı gibi sürükleyen ve benzeri olmayan bir ülke...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA