FUNDA KARAYEL FUNDA KARAYEL
16 Şubat 2025, Pazar

Sinemalardaki tekelleşme de Rekabet Kurumu’na taşınıyor

Bu hafta bağımsız sinemacılar, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürü Birol Güven'i ziyaret etti. Görüşmede, sektörde giderek büyüyen tekelleşme sorunu ve bağımsız yapımcıların karşılaştığı haksız rekabet koşulları ele alındı.
Ziyaret sonrası konuştuğum sinemacılar, Birol Güven'in kendilerini olumlu karşıladığını ve tüm şikayetleri dinlediğini belirtti. Görüşmede, tekelleşme ile ilgili sorunların artık Rekabet Kurumu'na taşınması gerektiğinin vurgulandığını öğrendim. Sinemacılar, isimlerinin kaydedildiğini ve yakın zamanda dinlenmek üzere çağrılacaklarını ifade etti.

ROMANTİK BİR HATIRA
Birol Güven ise sürecin takipçisi olacaklarını belirterek, "Eğer bağımsız sinemacılara karşı bir haksızlık ya da haksız rekabet söz konusuysa, takipçisi olacağız" demiş. Şimdi gözler Rekabet Kurumu'na çevrildi. Bağımsız sinemacıların şikayetleri doğrultusunda yeni bir dosya daha açılmış durumda. Sürecin nasıl ilerleyeceği merak konusu. Öte yandan Semih Kaplanoğlu yıllarca "Sinemalarda tekelleşme var, salon bulamıyoruz" diye isyan ederken herhangi bir düzeltme olmamıştı. Dilerim bu kez birileri taşın altına elini koyar ve sorun çözülür.

Geçtiğimiz haftaki yazımdan sonra birçok yapımcı "Biz de aynı sorundan mağduruz, bu yüzden film çekmiyoruz" diye isyanda bulunan mail attı. Şunu anlamıyorum, bir zamanlar, büyük sinema zincirimiz "Bağımsız sinemaya destek veriyoruz!" diye gururla açıklamalar yapıyordu.
Hatta bazı salonlarını sadece bağımsız yapımlara ayırarak, sanatseverlerin gönlünü kazanmışlardı. Ne güzel günlerdi değil mi? Peki şimdi? O salonlar nerede? Yoksa sadece PR çalışması mıydı? Bağımsız sinemayı desteklemek, büyük sermayenin omuzlarında ağır bir yük olmuş olacak ki, o 'bağımsızlık' bir anda buhar olup uçtu. Ve tabii ki bir noktaya daha değinmeden olmaz. Bağımsız sinema desteğinizin sahte olmadığını göstermek için en azından 'The Brutalist' gibi bir filmi göstermeyi becerebilirdiniz. Belki onu izletmek riskli geldi ama bari birkaç bağımsız filme yer açsaydınız? Bağımsız sinema adına hâlâ umut besleyenler varsa, üzgünüm ama hangi yüzyılda yaşadığımızı hatırlatma vakti geldi: Bağımsız sinema salonları artık büyük zincirler için romantik bir hatıradan ibaret! Bir denetleme olsa da ne yapacaklarını görsek...

***

DİVA BELGESEL İÇİN SONUNDA YAPIMCISINI BULDU!
Türk Sanat Müziği'nin divası Bülent Ersoy'un hayatını anlatan iddialı bir film geliyor! Duyduğuma göre birçok yapımcıya "Belgeselimi yapın" diye teklif götüren Diva sonunda aradığı yapımcıyı bulmuş. Son yıllarda Müslüm, Bergen, Dilberay gibi filmleri yapan şirket bu işe girişmiş. Ersoy'un hayatı hiç bilinmeyen yönleriyle ilk kez bu filmde seyirciyle buluşacakmış.

Bu kısım beni biraz düşündürdü çünkü Diva'yla çalışmak hiç de kolay değil. Her şey onun istediğine uygun, kusursuz yazılmalı aksi takdirde kabul etmez. Bence bu belgesel daha vizyona girmeden çok su kaldırır ve sektörü karıştırır gibi. Bekleyelim görelim, Diva'nın isteğiyle kendi bakış açısında nasıl bir hayat hikayesi izleyeceğiz.

***

TÜKETİCİ AKLIYLA DALGA GEÇMENİN YENİ SANATI
Ekonomi yönetimi ve piyasa dengeleri konusunda belki de yeni bir çağın eşiğindeyiz. Neden mi? Çünkü artık bazı fiyatlandırmaların rasyonel bir açıklaması yok, yalnızca sanatsal bir performans izliyoruz. Öyle bir performans ki, içinde matematikten çok felsefe var. Diyelim ki evde turşu yapmak istiyorsunuz. Bunun için dört adet boş kavanoz almanız gerekiyor. Fiyat? 143 TL. Peki, içinde turşu olan, yani size zahmet çıkarmayan dört kavanoz? 140 TL. Turşu üreticisi, kendi emeğini değersizleştirmiş olabilir mi?

Yoksa boş kavanoz sektörü, görünmez bir oligopol mü oluşturdu? İşte kapitalizmin en büyük bilmecelerinden biriyle karşı karşıyayız. Son zamanların bir diğer tüketiciyle alay etme sanatı, kahve fiyatlarında görülüyor. Bir Americano'ya 150 TL veriyorsunuz, ama eğer serinletici bir dokunuş isterseniz, yani içine birkaç parça buz eklensin derseniz, fiyat 200 TL oluyor. Sahi buz lüks müdür? Öyleymiş. Bu noktada önemli bir soru ortaya çıkıyor: Buz, içeceğinize değer mi katıyor, yoksa sadece fiyatlandırma mühendislerinin kahkaha attığı bir ayrıntı mı? Tüketici aklıyla bu kadar dalga geçmeyin lütfen!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.