Sağolsun Haluk Bilginer, tıkanan medya gündemine yeni bir tartışma konusu getirdi. Bu sefer sinema ve tiyatro dünyası bulaştırıldı yavşaklığa. Köşe yazarları hemen ikiye ayrıldı. Önemli bir kısmı, bu iki sanat dalının, koftiden efsaneler yarattığını ve Haluk Bilginer'in bu gerçekliğe parmak bastığını yazdı. Onlara göre, bir kısım isimler fazlasıyla pohpohlanmıştı. Bu görüşteki cenahın başını Ahmet Hakan çekiyor. Ahmet Hakan, kullanılan 'yavşak' kelimesi dışında, Haluk Bilginer'in fikirlerine aynen katıldığını söyledi. Doğrudur, bu ülke, birçok insana, asla hak etmedikleri payeler vermiştir. Ama ben bu görüşte olan yazarlara buradan sorarım; siz de şu anda böyle bir insan kutsama ritüelinin parçası değil misiniz? Dönün bakın yazılarınıza; bir mekandan, bir şarkıcıdan, bir oyuncudan, bir kitaptan, bir filmden bahsederken neden ısrarla "mükemmel", "inanılmaz", "nefes kesici", "anlatılamaz" gibi terimler kullanıyorsunuz. Çünkü ne yazarsanız yazın, kimse sorgulamıyor. Kimi övseniz, bir günde magazin gündeminin ortasına kuruluyor. Hiçbir okur zahmet edip, kendi kriterleriyle değerlendirmediği için hayatı, kimin iyi kimin kötü olduğun siz karar veriyorsunuz. Böyle olunca da, Haluk Bilginer'in yanında saflanıp, eskinin kahramanlarına yönelttiğiniz eleştiriler biraz havada kalıyor. Onlar koftiydi belki ama samimiydi; sizin elinden tuttuğunuz yeni koftilerde o samimiyet var mı…