Bu kez 'hoşçakal' deme sırası bende.
Sema Ablamız...
GÜNAYDIN'ın Sema'sı gidiyor. Bu ona yolladığım son yazı...
Sekiz yıldır hep ona gönderdim yazılarımı.
İlk o okudu, ilk o yorum yaptı. Bana vitaminler, moraller verdi.
Aslında hepimize.
HAYAT BU DEĞİL!
Sekiz yıldır hiç kızdığını görmedim, hiç bağırdığını duymadım, hiç birini kırdığına şahit olmadım, hiç suratını asmadı Sema Abla.
Hep güldü.
Sonra ablasını kaybetti.
Baktı, hayat bu değil!
Peki hayat neydi? İşte onun cevabını bilemiyorum.
Hayat iyi bir şey olmalı, sadece öyle olmasını arzuluyorum.
Hani insanın içini ısıtan bir şey.
Sema Abla yıllarca editörlük yaptı.
Yazılar yazdı, yazılanları düzeltti, sayfalara koydu, gece-gündüz bilmedi.
Artık başka bir hayat istiyor o.
Elli yaşında, her gününün tadını çıkartmak istiyor.
Mesela yıllardır kaçırdığı İstanbul'daki festivallere gitmek istiyor.
Mesela geç kalma telaşını içinden söküp atmak istiyor.
Mesela yabancı dillere, yabancı kalmak istemiyor artık.
Seyahat etmek, yürüyüşler yapmak, dostlarına zaman ayırmak, bilmediği yerlerin çayını içmek istiyor.
GÜL, HEP GÜL!
Bugün hem buruğum, hem mutlu. Onu çok seviyorum, onsuz GÜNAYDIN nasıl olacak bilemiyorum.
Fakat seçtiği yolu takdir ediyorum.
Yaşa Sema Abla, yaşa! Sonuna kadar yaşa! Canının çektiğini yaşa!
Gül Sema Abla hep gül, sabahları gülerek kalk yatağından.