Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MEVLÜT TEZEL

Pavyonları savunmak modernlik oldu, iyi mi!

Dün 'İnci Taneleri' dizisiyle birlikte pavyon kültürünün yüceltilmesini eleştirmiştim. Konu derin ve daha konuşulacak çok şey var.
Öncelikle şunu belirteyim. Yasaklara karşıyım. Dizinin kaldırılması, ceza yemesi taraftarı değilim. Ayrıca yasaklar ve haksız eleştirilerin tepki çeken diziyi daha popüler yaptığını düşünüyorum.
Yılmaz Erdoğan'ın da reytingleri garantiledikten sonra ilerleyen bölümlerde bu kurgusal öyküde pavyonların nasıl leş yerler olduklarını işleyeceğine inanıyorum.
Ama şu an 'pavyon kültürü' feci bir şekilde sosyal medyada yüceltiliyor. 'Pavyon' ve 'kültür' kelimelerinin bir arada tutulması bence 'kültüre' hakaret!
Kültür bir toplumun ortak manevi değerlerinin ve düşüncelerinin bir bütünüdür.
Dün de belirttiğim gibi pavyonlar, karşı cinsle iletişim becerisi düşük olan erkeklerin dolandırıldığı yerlerdir. Kadın sömürüsüdür ve fuhşun legalize edilmesidir.



Durum böyleyken Dilber karakterinin pavyon dansı sahneleri ile çok konuşulan Hazar Ergüçlü "Neyden rahatsız olduysanız söyleyin, bir daha yapayım" dedi ve bu muhalif, modern çevreden büyük alkış aldı. Hazar cesur kız ilan edildi.
Dünyaca ünlü piyanist Fazıl Say da tartışmaya şu açıklamayla dahil oldu:
"Pavyon dansı sahnelerinin yarattığı tekdüze algı, çakma ve gerçek cehalet asıl temayı çiğnemese iyi olurdu. Hayranlıkla izliyoruz. Rahatsızlık vermeye devam" dedi.
"Rahatsızlık vermeye devam" ne demek? Tabirim için kusura bakmayın ama kadınların kendilerini sarhoş dayılara elletmeleri, para karşılığı sömürülmeleri mi ilericilik oluyor?
Pavyonların nasıl bataklık olduklarını Yeşilçam filmleri bile bu topluma öğretmişken... Bir dizi çok tutsun diye pavyonları tozpembe gösteren 'PR' çalışmalarına mı desek vereceğiz yani?
Ayrıca dün Günaydın yazarı Tuba Kalçık'ın belirttiği gibi pavyonların yüceltilmesine kadın dernekleri neden sesiz kalıyorlar?
Hayatlarını kadın sömürüsüyle mücadeleye adayan feministler neden sessiz?
Kadınların pazarlandığı, köle gibi çalıştırıldığı, uyuşturucuya teşvik edildiği yerleri savunmak mı muhaliflik ya da modernizim oluyor?

***


SUÇLULARIN ÖZGÜVENİ NEREDEN GELİYOR?
Samsun'da aracıyla seyir halinde olan B.T.'yi (34) tabancayla karnından yaralayan İ.M. (36) ve yanındaki arkadaşı S.S. (29) adliyeye sevk edildiler.
S.S., adliye önünde muhabire, "Ben öldürdüm" diyerek kahkaha attı ve "Az yakışıklı çıkalım da abi" dedi.



Bu racon kesen genç ve arkadaşı bir binanın çatı arasında saklanırken yakalandılar, iyi mi?
S.S.'nin suç işledikten sonra hava atması ve rahat tavırları gerçekten rahatsız ediciydi. Bu özgüven nereden geliyor derseniz hukuk sisteminden derim! Adam az yatıp çıkacağını bildiği için rahat. Suçlulara bu özgüveni sağlayan ödül gibi cezalar olduğu sürece şiddet artarak devam eder!

***


DİYETİSYEN ZAYIF MI OLMALI?
Sivas'ta yaşayan Diyetisyen Betül Öztürk'ün mesleğiyle alakalı tanıtım amacıyla paylaştığı videosu sosyal medyada viral oldu.
Viral olmasının nedeni ise Betül hanımın kilolu olmasıydı.
Bazı sosyal medya kullanıcıları "Demek ki kendi 3 günde 3 ila 7 kilo vermek istemiyor", "Kelin ilacı olsa başına sürer", "Dediğimi yap yaptığımı yapma" gibi yorumlarla diyetisyeni eleştirdiler.
Betül Hanım da üç yıldır sağlık problemi nedeniyle tedavi gördüğünü ve bu yüzden kimi zaman kilo aldığını kimi zaman ise kilo verdiğini söyledi.
Ve şu ilginç örneği verdi:




"Doktorlar da kanser olabiliyor. Göz doktoruna gittiğimizde gözlük takan bir doktor görebiliyoruz. Bu kişiler başarısız mı, kesinlikle değil... Dış görünüşümden ziyade mesleğimde bir hatam varsa eleştirilmek isterim."
Öncelikle insanları görünüşleriyle yargılamanın mobbing olduğunu düşündüğümü belirtmek isterim.
Evet, akciğer kanseri hastalarını tedavi edip sigara içen doktorlar da var ama kanser olmak ya da gözünün bozulması insanların elinde olmayan durumlar. Spor yapıp, sağlıklı beslenip, yaşayıp kanser olanlar da var.
Kilolu olmanın da sağlık sorunlarıyla ilgisi var ama genelde şişman olmak çok yemekten ve az hareket etmekten kaynaklanıyor. Yani diyetisyenin verdiği örneği doğru bulmuyorum.
Öte yandan diyetisyenlerin de mankenler gibi ince, zayıf olmalı algısı da doğru değil ama toplumda böyle bir genel algı var ve bunu değiştirmek kilo vermekten bile zor!
Asıl sorun kilolu diyetisyenin sosyal medyada videolu paylaşım yapıp, öğütler vermesinde.
Sosyal medyada çıkmayı göze aldığınızda acımasız eleştirilerin gelmesini de kabul etmiş oluyorsunuz.
Kilolu yaşlı olup sessiz sedasız işini yapıp birçok insanı zayıflatan doktorlar da var!
Yani hem popüler olayım, reklamımı yapayım ama kimse kilolarımı eleştirmesin diye bir dünya yok ne yazık ki!

***


ERKEK ÇOCUKLARI KIRILGAN VE ZAYIF MI YETİŞİYOR?
Karma dövüş sanatlarının usta ismi UFC dövüşçüsü Sean Strickland şu ilginç açıklamayı yaptı:
"Eskiden erkekler boks salonlarında ya da güreş minderlerinde olurdu. Şimdi Tiktok'ta takılan g*t oğlanları dolu. Ama güzel olan ne biliyor musunuz beyler, erkek olma seviyesi öyle düştü ki, azcık o seviyeyi geçerseniz dünyadaki en belalı eleman olursunuz. Teşekkürler toplum. Bir sürü g*t oğlanı yarattınız. Hayatı bize kolaylaştırdınız.''
Tırnak içindeki küfürlü benzetmeler için özür dilerim. Sean'ın bahsettiği tiplemeye 'metroseksüel' demek de tam karşılık olmuyor. Ama klasik güçlü erkek tiplemesine uymadıkları kesin.



Ne yazık ki, sosyal medya ve bilgisayar oyunlarında saatlerini geçiren, günlerce dışarı çıkmayan, spor yapmayan, hareketsiz sağlıksız bir erkek nesli yetişiyor.
Psikolojik açıdan da çok alıngan ve kırılganlar. Zorluklarla baş edemiyorlar! Ama tüm bu dezavantajlara rağmen içi boş bir özgüvene sahipler.
Klavye başında aslan kesilip çok sert eleştiriler yapıyorlar.
Elbette Sean gibi dövüş sporlarına meraklı gençler arasında da maço, agresif, öfkeli ve şiddete meyilli olanlar da var ve bu daha kötü.
Özetle yine sihirli kelime 'denge' çıkıyor karşımıza! Erkek çocuklarını sosyal medya ve oyun bağımlığından kurtarmalı ama dayanıklı bireyler yaparken de arıza tipler ortaya çıkarmamaya ve öfke kontrolüne dikkat etmeliyiz!
Ebeveyn olmak her zaman zor.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA