Türkiye'nin en iyi haber sitesi
NİHAT HATİPOĞLU

Veda hutbesinin gölgesinde; şahid ol ya Rab!

Hz. Peygamber'in (s.a.v.) vefatından iki ay önceydi. Mekke'de yaptığı ilk ve son haccının arefe gününde, arafat meydanında tarihin hafızasına kazılan o muhteşem hutbesini okudu; On dört asır önce arafat meydanında okunmuş olan bu hutbe, günümüz insanının bütün çıkmazlarına işaret ediyordu.
Arafattaki bu eşsiz hutbe aşılamamıştır ve aşılamayacaktır. İslam dininin insanlığın dini olduğuna, insan merkezli bir medeniyet kuracağına en büyük belgedir.
Yoruma gerek görmeden ana hatlarıyla bu hutbeyi dikkatinize arz ediyorum:

Ey insanlar beni dinleyiniz

Cenabı Hakka hamdu sena ederiz.
O'na döneriz. Nefislerimizin fenalıklarından ve kötü amellerimizden O'na sığınırız.
Allah'ın hidayet ettiğini, kimse yoldan çıkaramaz. Allah'ın şaşırttığını da kimse yola koyamaz. Şehadet ederim ki, Allah'tan başka ilah yoktur. Birdir, eşi ve ortağı yoktur. Yine şehadet ederim ki, Muhammed O'nun kulu ve elçisidir.
Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkmanızı, O'na itaat etmenizi vasiyet ederim.
Ey insanlar sözlerimi dikkatle dinleyiniz.
Bilmiyorum, belki bu seneden sonra, sizinle burada, ebedi olarak bir daha buluşmayacağım.
Ey insanlar! Bugünün nasıl bir gün olduğunu biliyor musunuz? Bugün: Yevmünnahr (Kurban günü), bu ayın ne ayı olduğunu biliyor muydunuz? Bu ay:
Mukaddes ay: Zilhicce, bu yerin hangi yer olduğunu biliyor musunuz? Burası:
Mukaddes şehir: Mekke'dir. Bu gününüz nasıl mukaddes bir gün ise, bu ay'ınız nasıl mukaddes bir ay ise, bu şehriniz nasıl mukaddes bir şehir ise, biliniz ki, canlarınız, mallarınız, ırzlarınız da, Allah'ın huzuruna çıkıncaya kadar, bu mukaddes gün, bu mukaddes ay, bu mübarek şehir gibi, mukaddestir. Bunlara her türlü tecavüz haramdır.
Ashabım! Aklınızı başınıza toplayın!
Biliniz ki, yarın, Allahınıza kavuşacaksınız.
Bugünkü her türlü hal ve hareketlerinizden muhakkak sorulacaksınız.
Sakın, benden sonra, eski sapıklığa dönerek birbirinizin boynunu vurmayın! Bu vasiyetimi burada bulunanlar, bulunmayanlara bildirsin. Olabilir ki, bildiren kimse, buradaki işitenden daha iyi anlar ve muhafaza etmiş olur.
Ashabım! Eski cahiliyet devrinde güdülen bütün kan davaları, tamamen kaldırılmıştır.
Kaldırdığım ilk kan davası da, Abdulmuttalib'in torunu Rabia'nın kan davasıdır.
Ashabım! Cahiliyet devrinin her türlü ribası (faiz) kaldırılmıştır. İlk kaldırdığım riba: Abdulmuttalib'in oğlu Abbas'ın faizidir.
Allah'ın emriyle, faizcilik artık yasaktır.
Eski devirden kalma bu çirkin adetin her türlüsü ayağımın altındadır. Alacaklıya ancak anaparayı almak vardır. Borçlu ancak anaparayı öder. Ne zulmediniz, ne de zulme uğrayınız.
Ashabım! Kimin yanında bir emanet varsa, onu sahibine geri versin. Hediyeler hediye ile karşılanır. Kefil olan kefalet sorumluluğunu alır.
Ey insanlar! Bugün şeytan, sizin şu yurdunuzda yeniden nüfuz ve saltanat kurmak kudretini artık, ebedi olarak kaybetmiştir.
Fakat siz, bu kaldırdığım şeylerden başka, küçük gördüğünüz işlerden ona uyarsanız, onu sevindirmiş olursunuz.
Dininizi korumak için, bunlardan da kaçınınız!
Ey insanlar! Kadınların haklarına riayet ediniz. Onlara şefkatle, sevgi ile muamele ediniz. Onlar hakkında Allah'tan korkunuz!
Kadınlar size Allah'ın emanetidir.
Onları, Allah adına söz vererek aldınız, onlar, emri İlahi ile size helal olmuştur.
Sizin kadınlar üzerinde haklarınız olduğu gibi, kadınların da sizin üzerlerinizde hakları vardır. Sizin kadınlar üzerindeki hakkınız, kadınların, aile şerefini, sizin hoşlanmadığınız hiç kimseye çiğnetmemesidir.
Kadınların da sizin üzerinizde hakları, onların her türlü yemek ve giymek işlerinizi sağlamanızdır. Onlar, sizin haklarınıza riayet etmeli. Siz de onlara nezaketle muamele yapmalısınız. Bir kadının, kocasının izni olmadan, onun malından hiçbir şeyi, başkasına vermesi helal olmaz. Aksi halde tedib hakkı vardır.
Kölelerinize gelince... Onlara yediğinizden yedirmeye, giydiğinizden giydirmeye dikkat ediniz. Affedemeyeceğiniz bir hata yaparlarsa, izin veriniz. Fakat, onlara asla eziyet etmeyiniz. Çünkü onlar da Allah'ın kuludur. Ey mü'minler! Sözümü iyi dinleyiniz, iyi anlayınız, iyi muhafaza ediniz.
Muhakkak ki, Rabbiniz birdir. Babanız birdir. Hepiniz Adem'densiniz. Adem de topraktandır. Hiç kimsenin, başkaları üzerine üstünlüğü yoktur.
Şeref ve üstünlük, ancak fazilet iledir. İyi bilin ki her Müslüman, Müslüman'ın kardeşidir.
Eşit hakka sahiptir. Din kardeşinize ait olan herhangi bir hakka tecavüz etmek, gönül rızası olmadıkça, bir başkası için, helal olmaz. Haksızlık da yapmayın! Haksızlığa da boyun eğmeyin! Halkın haklarını gasp etmeyin! Sakın, benden sonra kâfirlerin yaptığı gibi, birbirinizle boğuşmayın!
Ashabım! Nefislerinize de zulmetmeyiniz!
Nefislerinizin de üzerinizde hakkı vardır.
Ey insanlar! Allah, herkese düşen hak sahibinin miras hakkını Kuran'da bildirmiştir.
Mirasçılar için vasiyete lüzum yoktur.
Ey insanlar! Her cani kendi suçundan bizzat kendisi sorumludur. Hiçbir caninin işlediği suçun cezasını evladı çekemez.
Hiçbir evladın suçundan da babası sorumlu tutulamaz.
Ey insanlar! Devamlı olarak dönmekte olan zaman, Allah'ın gökleri, yerleri yarattığı günkü durumuna dönmüştür. Bir yıl, ay ölçüsüyle on iki aydır. Bunların dördü haram aylarıdır. Bunların üçü, arka arkaya, Zilkade, Zilhicce, Muharrem'dir. Dördüncüsü olan Receb, Cemaziyel'ahire ile Şa'ban arasındadır.
Ey mü'minler! Size iki emanet bırakıyorum.
Onlara sıkı sıkı sarıldıkça, yolunuzu hiç şaşırmazsınız. O emanet de Allah'ın kitabı Kuran ve benim sünnetimdir.
Ey insanlar! Allah'a ibadet edin! Beş vaktinizi kılın! Ramazan orucunu tutun!
Emirlerime itaat edin! Rabbinizin cennetine girersiniz.
Ey insanlar! Aşırı gitmekten sakının!
Evvelkilerin mahvolmalarının sebebi dinde ifratlarıydı. Hac amellerini (usullerini) benden öğrenin! Muhakkak olarak bilmiyorum, belki bu seneden sonra, bir daha sizinle burada buluşamayacağım.
Bu nasihatlerimi, burada bulunanlar, bulunmayanlara bildirsin. Belki, kendisine bildirilenler içinde, burada bulunanlardan daha iyi anlayanlar, bunları daha fazla muhafaza ederek hatırlayacak olanlar bulunabilir.
Rasul-i Ekrem Efendimizin açık ve tatlı ifadeli bu sözleri, dinleyenler tarafından iyice duyulabilmesi için, güzel ve gür sesliler tarafından tekrarlanıyordu. Peygamberimiz her cümleyi söyledikçe duruyor, ezcümle Ümeyye oğlu Rabia yüksek sesle bu sözleri tekrar ediyordu. Bu suretle Veda Hutbesi bütün cemaat tarafından duyulmuş oluyordu.
Hz. Peygamber sözlerini bitirmişti. Arafat meydanına baktı ve sordu:
Ey insanlar! Yarın beni sizden soracaklar. Ne diyeceksiniz? Peygamberliğimi tebliğ ettim mi? İlahi vazifemi yaptım mı, diye soruyordu. Bütün ashab bir ağızdan:
Evet, yemin ederiz. Allah'ın risaletini tebliğ ettin. Vazifeni yaptın. Bize vasiyet ve nasihatte bulundun. Böylece şehadet ederiz, dediler. Bütün arafat yüzbinlerce insanın bu samimi sözleriyle çalkalandı. O zaman, Resul-i Ekrem, şehadet parmağını kaldırdı. Üç defa:
Şahid ol Ya Rabbi! Şahid ol Ya Rabbi!
Şahid ol Ya Rabbi! dedi ve sözlerini bitirdi.


#Sayfa#

Muhammed (s.a.v.) deden, Ali (r.a.) baban olsa!
Bir bayram sabahıdır. Bayram namazı sonrasıdır. Hz. Peygamber (s.a.v.) camiden çıkar. Sahabesiyle bayramlaşır. Medine mezarlığına doğru gider. Mezarlık dönüşünde oynayan çocuklar görür. Bayramlıklarını giyinmiş çocuklar şen-şakrak biçimde eğleniyorlar. Yalnız bir çocuk, onların arasına katılmamış, bir kenarda küskün bir şekilde oturmuş. Bu manzara Hz.
Peygamber'in (s.a.v.) dikkatini çeker. Çocuğa doğru yönelir.
Yanına oturur ve sorar: "Neden sen de oynamıyorsun. Neden yeni elbise giymedin?"
Çocuk, Hz. Peygamber'i (s.a.v.) tanımaz.
Onun için rahat konuşur; "Amca! Benim halimi boş ver. Benim babam şehit oldu. Annem de evlendi. Ben yaşlı ninemin yanındayım.
Kim bana elbise alacak. Kim beni eğlendirecek?
Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) çocuğun başını okşar ve şöyle der: "Çocuk. Bak bana. Muhammed Peygamberin deden olmasını, Ali'nin (r.a.) baban olmasını ve Fatıma'nın annen olmasını istemez misin?
Çocuk kendisiyle konuşanın Hz. Peygamber (s.a.v.) olduğunu anlar. O'na sarılır. Sonra Hz. Peygamber (s.a.v.) ile el ele Hz. Fatıma'nın evine doğru yürürler.
Yetimler, öksüzler yanı başınızda. Her mahallede başı okşanacak masum çocuklar var. Onları unutmayın.
Bu bayramda kendi çocuklarınızı sevindirirken halkın yetimlerini ihmal etmeyiniz.

#Sayfa#

SORULAR
* Babam ağır bir hastalık geçirdi. İyileşemeden vefat etti.
Tutamadığı oruçların durumu nedir?
- Ağır bir hastalık geçiren kişi bu esnada oruç tutamamışsa ve sonra oruç tutabilecek kadar sıhhat bulamamış ve daha sonra da vefat etmişse bu durumda kendisinden oruç yükümlülüğü kalkar. Hatta bu kişi için fidye de gerekmez. Yani; babanızın -hastalık süresi için- hastalık borcu yoktur.
Tutamadığı gün için fidye vermeniz de gerekmez. Bununla beraber babanız vasiyette bulunmuşsa geride bıraktığı malın üçte birinden fidyesi ödenmelidir.
* İntihar edenin namazı kılınır mı?
- İntihar eden kişi üzerine cenaze namazı kılınır. Çünkü intihar etmekle dinden çıkmış olmaz, günahkâr olur.
Hanefi alimlerinden kadı Ebu Yusuf'a göre ise intihar hata veyahut da şiddetli bir ağrıdan dolayı olmamışsa intihar edenin namazı kılınmaz. Ancak İmam Ebu Yusuf'un bu fetvasını intihara karşı caydırıcılık olsun diye aldığı kanaatindeyim.
Gerekçeleri farklı olsa da.
* Ölenin kefeninin içine ayet yazılıp konulması caiz mi?
- Ölenin alnına, sargısına veyahut da kefenine bir yazının yazılması -ki buna ahitname denilmiştir- alimlerce uygun görülmüştür. Bu yazı da; kişinin iman ehli olduğu, kelime-i tevhid gibi beyanlardır.
Ancak diğer açıdan da bu yazıların zamanla ayak altında kalabileceği endişesiyle bu durum hoş karşılanmamıştır.
Bazı alimler ise şöyle demişlerdir; Ölünün tanıdıklarından birisi veya bir ilim ehli, ölünün alnına veya göğsü üzerine "La ilahe illallah = Allah'tan başka ilah yoktur" yazısını yazar gibi şehadet parmağını dokundurup böyle bir hat çizer.
Neticede şunu diyebiliriz; önemli olan kişinin iyi ve güzel amellerle Rabbinin huzuruna çıkmasıdır.




Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA