Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HASAN BÜLENT KAHRAMAN

New York-Boston hattında 'yeni bir dünya...'

Columbia Üniversitesi'nin Butler Kütüphanesi'nde araştırma yaptığım günlerde, bütün binalara, dışarıda 40 derece sıcak varken herkes elinde hırkalarla girerdi. Çünkü kapalı alanlarda ısı 18 dereceyi geçmezdi. Oysa dün Cumhurbaşkanı konuşmasını yaparken bütün salon sıcaktan terliyordu. Sonunda toplantının yöneticisi de özür dilemek zorunda kaldı. Bilemem, belki ABD'nin yaşadığı ve bir türlü çıkamadığı ekonomik bunalımın bir göstergesidir bu rahatsız edici fark.
Cumhurbaşkanı kendisine yöneltilen Mavi Marmara, Türkiye'deki basının durumu ve İran konusundaki üç "kritik" soruyu da her zamanki sükûneti ve açık yürekliliğiyle cevapladıktan sonra yola çıkılıp Boston'a geçildi ve dünyanın bu akademik çatısında Türk akademisyenlerle bir araya geldi Gül.
Yıllar yılıdır Harvard'da profesör olan bir dostumun söylediği gibi böyle bir şey ilk kez oluyordu ve ilk kez bir Türk Cumhurbaşkanı üniversite çevreleriyle buluşuyordu. Şunu da belirteyim ki, buluşmanın çok özel bir anlamı vardı. Cumhurbaşkanı açıkça Nobel alma düzeyine gelmiş bilim adamlarını çevresine topluyor ve onlara şunu söylüyordu: "Siz bu konuda yapacağınızı yaptınız, kulvara girdiniz, şimdi sıra, üstüne düşenleri yapması gereken devlette." Eh, Nobel aldığı için hakaretlere maruz kalan Orhan Pamuk "olayından" (evet, gerçek anlamda bir olaydır o) sonra bu noktaya erişmek öyle yabana atılacak bir şey değil. Üstelik Davutoğlu da Harvard'a gidecek ve benzeri bir buluşmayı gerçekleştirecek.

***

Böylelikle Amerika gezisi tamamlanıyor. Gerek Cumhurbaşkanı'nın gerek Babacan'ın gerekse Davutoğlu'nun temasları, ilişkileri zamanında İsmet İnönü'nün söylediği "başka bir dünya kurulur ve Türkiye o dünyada yerini alır" sözünün bir tür ete kemiğe bürünmüş halini düşündürüyor insana. Nitekim bütün entelektüel derinliği içinde Davutoğlu bu konuyu kendisiyle yaptığımız görüşmede dile getiriyor.
Davutoğlu'na göre bugün gerçekten yeni bir dünya oluşuyor. Eski dünya sömürge ve sanayi devrimi kazançlarının üstüne oturmuştu. Oysa yeni dünyanın öne çıkan ülkeleri mesele Çin, mesela Brezilya ve mesela Türkiye böyle bir geçmişten gelmiyor. Ne sömürgecilik yaptılar ne de sanayi devrimi yaşadılar. Ama bugün dünyada başa güreşiyorlar. Türkiye'nin ise daha da ayrıcalıklı bir yeri var. Diğer ülkelerin bir "kıta" büyüklüğünde olmasına karşın Türkiye bu niteliği taşımıyor ama diğerlerinden geri kalmıyor.
Batının anlamadığı bu, Davutoğlu'na göre. O zaman geriden gelen ülkelerin ilerlemesini engellemek için gerektiğinde bel altına vuruyorlar ve örneğin nükleer enerji konusu bu bakımdan başlı başına bir düğüm noktası. Gerek ABD'nin doğrudan İran'la gerekse o bağlamda kısmen de olsa Türkiye'yle uğraşmasının altında yatan neden bu. Nükleer enerji konusunda eğer menfi ve dehşet uyandıran, kötücül bir örnek yaratılırsa artık kimin bu saatten sonra aynı alana yönelme cesareti kalacak?
Gerek Cumhurbaşkanının gerekse Dışişleri Bakanı'nın sürekli olarak ülkelerin barışçıl ve teknolojik amaçlarla nükleer enerji üretimine taraf olduğumuzu açıklamalarının gerekçesi de böylelikle ortaya çıkıyor. Türkiye bir kez daha sınırlarını zorluyor ve kendisine yeni alanlar açıyor. Nitekim Cumhurbaşkanı'nın Amerika'daki ve BM'deki temasları bu alanda gelinen noktayı net bir biçimde vurguluyor: dünya, İran konusundaki tutumundan ötürü Türkiye'ye kırgın filan değil.
Hatta öyle anlaşılıyor ki, dünya bir yana, ABD bile bu konuda değerlendirilebilecek elde kalmış son kuvvet olan Türkiye'den yararlanmanın yolunu açıyor. Cumhurbaşkanı'nın Ahmedinecad'la yaptığı görüşme bu bakımdan çok önemli. Çok yararlı olduğunu söylüyor görüşmenin Cumhurbaşkanı ve kısa sürede iyi şeyler olacağını duyumsatıyor. Üst düzey temaslarımızın bize verdiği sezgi şu: İran hattında ve konusundaki son gelişmelerde Türkiye bir hayli etkin bir rol oynamış durumda. Nedir bundan sonrası? Cumhurbaşkanı iki tarafın da değerlendirmesini yaptı: Obama "diplomasi penceresi açık" diyor BM'de fazla ilgi toplamayan konuşmasında. İran ise "saygın bir çözüm" bekliyor. Kilit ülkenin Türkiye olacağını söylemek fazla ileri gitmek olmaz.
Sıcak New York dış politika açısından da gerçekten sıcaktı.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA