Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MELİH ALTINOK

Gülen çetesinden Aydın Doğan'a olta

Dün Koza İpek Holding'e bağlı 26 adreste, Fethullah Terör Örgütü'ne finans desteği sağladığı iddiasıyla arama yapıldı. Savcılık, terörün finansmanı kapsamındaki bu operasyonun, Koza İpek Holding'in ticari faaliyetleriyle izah edilemeyeceğini, kaynağı belirsiz para akışları nedeniyle düzenlendiğini belirtiyor. Yani Türkiye hatta dünya piyasalarında faaliyet gösteren tüm ticari kuruluşların, ihlal etmeleri halinde muhatap olacakları, evrensel meşruiyeti olan bir süreçle karşı karşıyayız.
İddialar vahim, 7 milyar nakitten bahsediliyor. Soruşturmanın nasıl bir seyir izleyeceği ve aranan zanlıların operasyona gerekçe gösterilen "kara paraları" nasıl izah edecekleri merak konusu. Şirketin sahibi Akın İpek'in, Ankara Emniyeti'nin dün sabahki operasyonunun hemen öncesinde, firari savcıları akla getirircesine yurt dışına çıkış yapması da soru işaretlerini derinleştiriyor.

Medya canlı kalkanı

Daha operasyonun başladığı saatlerde basında ve siyasette kopartılan fırtına ise yaşananların medyaya yönelik olduğu algısı üzerine kuruldu. Operasyondan bir gün önce hazırlanan Sözcü'nün dünkü ilk sayfası, adeta Gülen çetesi lehine gelişmenin "önünü almak" için tasarlanmıştı mesela.
Oysa dakika dakika medyanın gözleri önünde cereyan eden arama işlemleri açıkça gösteriyor ki, operasyon Akın İpek'in gazete ve televizyonlarını kapsamıyor.
İddialarla ilgili sorular yönelttiğim savcılık kaynakları "Operasyon holdinge bağlı kuruluşlara yönelik. Gazete ve televizyonları kapsamıyor. Ancak Holding şirketlerinin bulunduğu binada medya kuruluşları da var. Ne yapabilirdik? Eğer medya grubuna yönelik bir operasyon olsaydı, medyalarının merkezi İstanbul'da, orayı arardık" açıklamasında bulundular.
Kaldı ki, Akın İpek'in evinin yanı sıra kendisine ait olan üniversite gibi değişik adreslerde de arama yapıldı. Bu durumda operasyonun "akademik özgürlüğe yönelik" olduğu nasıl iddia edilemezse, hedefte medyanın olduğunu söylemenin de mantıki izahı yok.
Anlaşılan o ki, gruba bağlı televizyon ve gazeteler, holdinge yapılan operasyonu durdurmak için canlı kalkan olarak kullanılmaya çalışılıyor.
Böylece tüm kurumsallaşmış demokrasilerde meşruiyeti olan terörün finansmanına yönelik bu operasyonun basın özgürlüğü kapsamında tartışılması amaçlanıyor.
Operasyonu manipüle edip kamuoyu algısını yönetmek üzere geliştirilen diğer bir taktik ise, muhalif medya sahibi işadamlarını korkutup cepheye çekmek. Kuşkusuz bunların başında da Aydın Doğan geliyor. Oysa ne güvenlik ve yargı bürokrasinin bu yönde bir beyanatı var ne de adı geçen diğer gruplarla Koza İpek grubuna itham edilen suçlar arasında bir bağlantı. Ne var ki dün gün içinde Doğan grubunda çalışan kimi gazeteciler Gülen çetesinin patronlarına attığı oltaya seve seve takıldılar.

Kemal Bey neye kefil?

MHP Lideri Devlet Bahçeli'nin yargısal bir operasyondan ötürü savurduğu tehditler şöyle dursun. Ancak CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun kara para ve terörün finansmanı gibi netameli bir konuya balıklama atlayıp zanlıya kefil olması gerçekten inanılır gibi değil.
Milyonlarca seçmenin oyunu alan CHP gibi köklü bir partinin lideri nasıl olur da böylesine bir operasyonun ilk dakikalarında hiçbir bilgi sahibi olmadan, zanlıların beyanatıyla hareket eder ve partisini töhmet altına sokabilir? Ve tüm bunlar yetmiyormuş gibi savcılık tarafından yurtdışına çıkış yaptığı açıklanan ve fiilen firari konumdaki zanlıyı telefonla arayıp desteğini sunar?
Kemal Bey bu muhabbetini, yargıdan kaçan Gülen Çetesi'nin diğer firari üyelerine de sergilemiş midir sizce?
Vah o CHP'ye!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA