Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MELİH ALTINOK

Cizrelilere sordunuz mu?

Cizre'deki sokağa çıkma yasağı ve devletin ilçedeki operasyonları üzerine süren tartışmada insan hakları duyarlılığı ve HDP'nin aldığı oy jakobenliğin maskesi olarak kullanılıyor.
Önce insan hakları boyutuna bakalım. Devletin, kentte özerklik ilan edip 120 bin nüfuslu bir ilçeyi esir alan birkaç yüz kişilik terörist gruba yönelik operasyonlarının meşruiyeti olmadığı iddia ediliyor. Yaşananların 90'lı yıllardaki devlet reflekslerini hatırlattığı söyleniyor.
90'ları yaşayan, yakından takip eden herkes biliyor ki, ne bugünkü devletin o yıllardakiyle alakası var ne de şimdiki egemen Kürt siyasal hareketinin o dönemlerdeki pozisyonuyla bir benzerliği.
O yıllarda siyasi iradeyi çırak çıkartan derin devlet operasyonlarıyla ilgili kamuoyunu ikna edecek açıklamalar yapma gereği bile duymazdı. Bugün ise operasyonlara dair veriler, tüm şeffaflığı ile ortada. Kaldı ki tabloyu, yaygın ve sosyal medya aracılığıyla doğrulamak da mümkün.
PKK-HDP çevresinin insan hakları ihlallerine dair iddialarına kaynak gösterecek delil bulamaması, güvenlik güçlerinin operasyonlarındaki özenin açık bir göstergesi.
Öyle ya, iddia ettikleri gibi devletin müdahalesinde sivil kayıplar yaşanıyorsa, niçin Filistin'den ya da ABD'nin Irak müdahalesinden vahşet görüntülerini Cizre'de yaşanıyormuş gibi sunma ihtiyacı duyuyorlar?
Ortada örgüt çevresinin iddia ettiği gibi bir dram varsa, montaja ihtiyaç duymadan tek bir somut örnek ortaya koymaları gerekmez mi sizce de?
Görüyorsunuz, her gün bir HDP'li siyasinin, PKK medyasının ve trollerinin yalanları medyada ifşa ediliyor.
Buna karşın PKK'nın katlettiği ve ölümüne yol açtığı sivillere dair kuşkuya yer bırakmayacak gerçekler ortada.
Daha dün, sivillerin yaşam alanlarına yerleştirdikleri bombalı bubi tuzaklarından birine küçük bir Kürt çocuğu yakalandı işte.
Devletin, yaşam, eğitim, seyahat ve güvenlik hakkını korumakla yükümlü olduğu vatandaşlarının yaşam alanlarını tonlarca bombayla dolduran, sokağı terörize eden gruplara karşı hukuk sınırlarındaki müdahalesi insan haklarının korunması sorumluluğunun olmazsa olmazıdır.
Asıl, Kürt vatandaşların, gece sokağa eşleri ve çocuklarıyla çıktıklarında yaşam haklarının, yüzü maskeli, eli silahlı ne idüğü belirsiz tiplerin inisiyatifine terk edilmesi insan haklarının açıkça ihlal edilmesi anlamına gelir.

Ne için oy istemiştiniz?

HDP'nin bölgede aldığı oyun, devletin buradaki terörist gruplara karşı müdahalesinin meşruiyetini ortadan kaldırdığı tezinin ise iler tutar yanı yok.
Zira HDP 7 Haziran seçimlerinde vatandaşlardan PKK'nın filli egemenliğine geçiş ya da özerklik için oy istemedi? Faaliyet gösterdiği sistemin sınırları içerisinde, tanımladığı sorunlara siyasi çözüm vaadiyle seçmene gitti.
Şimdi kalkıp da aldığı bu oyları, 200 kişilik terörist bir grubun kentte ilan ettiği fiili özerkliğe tahvil etmeye çalışmasının hiçbir izahı yok.
Düşünün, mesela MHP'nin yoğun oy aldığı bir ilçede, Ülkü Ocakları'na bağlı silahlı "gençler" kenti işgal etse ve parti bu terörü HDP gibi gerekçelendirse, tavrınız ne olurdu?
Anayasal sınırlar içerisinde faaliyet göstermeleri beklenen HDP'nin vekilleri, oylarını aldıkları Cizreliler ve tüm Türkiyeliler için bir şey yapmak istiyorlarsa ellerini taşın altına koymalılar. Bunun tek yolu da, iletişim halinde oldukları kenti işgal eden terörist gruplarının çatışmalara son verip silahlarıyla birlikte hukuka teslim olmaları için çağrı yapmaları.
Çünkü ellerindeki silahlarla terör estiren grupların ideolojik hedeflerinin olması, dünyanın hiçbir demokrasisinde siyasi meşruiyet kaynağı sayılamaz.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA